Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine damga vuran, hakkında en çok tartışılan ve bir efsaneye dönüşen isimlerden biri: Enver Paşa. Onun hikayesi, aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yükselişi, iktidarı ve çöküşünün de hikayesidir. Bu makalede, “Paşa” unvanını alan bu genç subayın hayatını ve onun şekillenmesinde kritik rol oynayan siyasi örgütü inceleyeceğiz.
1881’de İstanbul’da doğan Enver Bey, askeri bir eğitim aldı. Zeki, hırslı ve karizmatik bir subay olarak dikkat çekti. 1908’de, Sultan II. Abdülhamid’e karşı gerçekleştirilen Meşrutiyet’in ilanı sürecinde, dağa çıkarak “Hürriyet” çağrısı yapan genç subaylardan biriydi. Bu hareket, onu bir anda “Hürriyet Kahramanı” ilan ettirdi ve ünü imparatorluğun dört bir yanına yayıldı.
Enver Paşa’nın yükselişi, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ile iç içe geçmiştir. İTC, başlangıçta II. Abdülhamid rejimine karşı mücadele eden gizli bir örgüttü. Amaç, anayasanın yeniden yürürlüğe konması ve meşrutiyet yönetiminin tesis edilmesiydi. Enver Bey, bu örgütün en önemli askeri kanat liderlerinden biri haline geldi.
1908’de “II. Meşrutiyet”in ilanından sonra İTC, fiilen iktidarı ele geçirdi. Enver Paşa, bu dönemde askeri ataşe olarak Berlin’de bulundu ve Alman askeri kültüründen derinden etkilendi. Bu etki, onun ve İTC’nin gelecekteki askeri ve siyasi tercihlerini şekillendirecekti.
1913’teki Bâb-ı Âli Baskını ile İTC, iktidarı kesin olarak ele geçirdi. Enver Paşa, bu darbenin baş aktörlerindendi. Artık Osmanlı siyaseti, Enver, Talat ve Cemal Paşaların oluşturduğu üçlü yönetim (Triumvira) tarafından şekillendiriliyordu. Enver Paşa, Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) ve Başkumandan Vekili olarak ordunun ve dolayısıyla devletin en güçlü isimlerinden biri haline geldi.
Enver Paşa’nın adı, en çok I. Dünya Savaşı’ndaki rolüyle anılır. Onun ısrarlı politikası sonucunda Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın yanında savaşa girdi. Onun için savaş, kaybedilen toprakları geri almak ve “Turan” hayalini (Türk dünyasını birleştirme ideali) gerçekleştirmek için bir fırsattı.
I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı için yenilgiyle sonuçlanması üzerine, İTC’nin önde gelen liderleri ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Enver Paşa da önce Almanya’ya, ardından Sovyet Rusya’ya gitti. Amacı, Orta Asya’daki Türk topluluklarını örgütleyerek yeni bir mücadele başlatmaktı. Ancak, 1922’de bugünkü Tacikistan’da, Bolşevik Rus birlikleriyle çatışma sırasında öldürüldü.
Enver Paşa, Türk tarihyazımında son derece kutuplaştırıcı bir figürdür.
Enver Paşa, İttihat ve Terakki’nin yarattığı ve yok ettiği bir semboldü. Osmanlı’nın çöküş atmosferinde doğan umutların, hırsların ve trajedilerin somutlaşmış halidir. Hayatı, bir imparatorluğun son nefesini verdiği, dünyanın altüst olduğu bir dönemin karmaşasını anlamak için kritik bir pencere açar. Onu anlamak, 20. yüzyıl başındaki Türk siyasi düşüncesini, askeri stratejilerini ve toplumsal travmalarını anlamanın da anahtarıdır.