Anadolu mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan Ezogelin çorbası, sadece damaklarda değil, kültürel hafızamızda da derin bir iz bırakmıştır. Bu çorbanın adı, içindeki malzemelerden çok daha fazlasını, yüzyıllara dayanan hüzünlü ve bir o kadar da güçlü bir hikayeyi taşır. İşte, bir tas sıcak çorbanın buram buram tüten tarihi...
Ezo, 20. yüzyılın başlarında, Osmaniye'nin Dokuzyol (Özgeçit) Köyü'nde yaşamış gerçek bir kadındır. Asıl adı Zöhre olan Ezo, güzelliği dillere destan olduğu için çevre köylerde "Ezo" lakabıyla anılırdı. Hikayesi, türkülere, filmlere ve en nihayetinde mutfağımıza konu olacak şekilde nesilden nesile aktarılmıştır.
Ezo'nun hikayesi, dönemin sosyal yapısını ve göç gerçeğini yansıtır. İlk evliliği, ailesinin kararıyla, komşu köyden bir adamla olur. Ancak bu evlilik mutsuz geçer. Ezo, kocasını sevemez ve aşkı bulamamanın hüznünü yaşar. Daha sonra, Suriye'den gelen ve köyde misafir olan Memiko adlı bir gençle tanışır. Aralarında bir yakınlık doğsa da, Memiko memleketine dönmek zorunda kalır.
Ezo, ikinci evliliğini yine ailesinin isteğiyle, Suriye'de yaşayan ve akrabaları olan Şıh Mousa (Şıhmusa) adlı biriyle yapar. Bu evlilik, onu doğduğu topraklardan koparıp, Suriye'ye, Telmarad (şimdiki adıyla Çobanbey) köyüne götürür. Vatan hasreti, yabancı bir coğrafya ve belki de özlediği aşkı bulamamanın verdiği derin bir hüzünle orada yaşar. "Gülüm" diye hitap ettiği kız kardeşine yazdığı mektuplarda hep memleket özlemini dile getirir.
İşte tam da bu noktada, hikaye mutfağımızla buluşur. Anlatılanlara göre, Ezo Gelin, kayınvalidesi ve komşularıyla olan ilişkilerini güzelleştirmek, onları kendisine ısındırmak için elindeki malzemelerle (kırmızı mercimek, bulgur, soğan, salça, un ve baharatlar) bir çorba yapar. Bu çorba, hem besleyiciliği hem de lezzetiyle herkesi kendine hayran bırakır.
Çorba, önce köyde, sonra bölgede, en sonunda da tüm Anadolu'da "Ezo Gelin'in Çorbası" olarak anılmaya başlar. Çorbanın kırmızı rengi bazen aşkı, bazen de gözyaşlarını; doyuruculuğu ise Ezo Gelin'in misafirperverliğini ve dayanıklılığını simgeler gibidir.
Ezogelin çorbası, artık sadece bir yemek değil, bir kültür taşıyıcısıdır. Anadolu insanının göçünü, hasretini, dayanıklılığını ve misafirperverliğini bir tas sıcak çorbaya sığdırmıştır. Her yudumunda, güzelliği ve hüznüyle belleğimizde yer eden bir kadının, Ezo Gelin'in hikayesini hatırlatır. Bu nedenle, bu çorbayı içerken, sadece karnımızı değil, ruhumuzu da ısıtan bir tarihi de tüketiriz.
Not: Ezo Gelin, 1956 yılında vefat etmiş ve Suriye'deki Telmarad köyüne defnedilmiştir. Mezarı, iki ülke arasındaki kültürel bir bağ olarak kalmaya devam etmektedir.