Orta Çağ İslam dünyasının en önemli devletlerinden biri olan Gazneliler, adını kurulduğu şehir olan Gazne'den alır. Bu devletin temellerini atan isim ise, Türk kökenli bir komutan ve devlet adamı olan Alp Tegin'dir. Onun hikayesi, bir köle iken yükselişi ve nihayetinde bir hanedanın kurucusu olmasıyla, tarihin en ilham verici girişimlerinden biridir.
Alp Tegin, başlangıçta Samanoğulları Devleti'nde (Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde hüküm süren bir Fars-İslam devleti) görev yapan bir gulam (askeri köle) idi. Zekası, savaş yeteneği ve sadakati sayesinde hızla yükseldi. Samanoğulları ordusunda Hassa Ordusu Kumandanlığı'na ve nihayetinde "Hacibü'l-Hüccab" (başkomutan/saray nazırı) makamına kadar ulaştı. Bu pozisyon, devlette sultanın hemen altındaki en güçlü makamdı.
Samanoğulları tahtında yaşanan değişimler ve siyasi çekişmeler sonucunda Alp Tegin, merkezdeki konumunu kaybetme riskiyle karşılaştı. Bu tehdidi öngören Alp Tegin, kendine bağlı sadık Türk askerleriyle birlikte Gazne şehrine çekildi (962). O dönemde Gazne, Samanoğulları'na bağlı sınır bir eyaletti.
Alp Tegin, Gazne'yi ele geçirerek burayı kendisine bağımsız bir iktidar merkezi haline getirdi. Bu olay, tarihçiler tarafından Gazneli Devleti'nin fiili kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Ancak Alp Tegin, Samanoğulları'na karşı resmi bir bağımsızlık ilan etmedi; daha çok özerk bir bey gibi hükmetti.
Alp Tegin, Gazne'de sadece kısa bir süre (962-963) hüküm sürebildi. Ölümünden sonra yerine geçenler bir süre istikrar sağlayamadı. Tahta, Alp Tegin'in bir gulamı olan ve damadı olarak kabul edilen Sebük Tegin geçtiğinde (977) devlet gerçek anlamda kurumsal kimliğine kavuştu.
Sebük Tegin, devletin sınırlarını genişletti, iç yapıyı sağlamlaştırdı ve oğlu Sultan Mahmut'a (Gazneli Mahmut) dünyanın en güçlü devletlerinden birini miras bıraktı. Sultan Mahmut döneminde Gazneliler, bir imparatorluğa dönüştü.
Tarihsel bir değerlendirme yapıldığında:
Alp Tegin, Gazneli Devleti'nin ortaya çıkışındaki en kritik aktördür. Onun Samanoğulları'ndan ayrılıp Gazne'yi ele geçirmesi, tarihin akışını değiştiren bir hamle olmuş ve Hindistan'a uzanan büyük bir Türk-İslam imparatorluğunun ilk tohumlarını ekmiştir. Tarih onu, bir devletin kuruluş destanını yazan cesur bir öncü ve stratejist olarak hatırlamaktadır.