Modern Türk edebiyatının en özgün, en gizemli ve en zorlu kalemlerinden biri olan Bilge Karasu, "Gece" romanıyla okuru alışılagelmiş anlatı dünyalarının çok ötesine, derin bir varoluşsal labirente davet eder. 1985'te yayımlanan bu başyapıt, sadece bir roman değil; aynı zamanda bir felsefi deneme, bir bilinç akışı şöleni ve dilin sınırlarını zorlayan cesur bir edebi deneyimdir.
Roman, geleneksel bir olay örgüsü sunmaktan bilinçli olarak kaçınır. Adeta bir "gece"nin karanlığında, bir grup insanın (başta anlatıcı ve "O" olarak bahsedilen kadın karakter) bir evde kapalı kalışlarını, iç hesaplaşmalarını, korkularını ve belirsiz bir dış tehdidi merkeze alır. Ancak bu, bir gerilim romanı değildir. Asıl gerilim, karakterlerin zihinlerinde, hafızalarında ve birbirleriyle kurdukları iletişimsizlik ağında yaşanır.
Bilge Karasu (1930-1995), sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir felsefeci ve çevirmendi (Platon, Wittgenstein çevirileri). Bu entelektuel birikim, onun edebiyatını şekillendirdi. "Gece"de, okur pasif bir tüketici değil, metni aktif olarak anlamlandırmaya çalışan bir "yoldaş" konumundadır. Karasu, size hazır cevaplar vermez; sorular sorar, labirentler inşa eder ve çıkış yolunu size bırakır.
"Gece", rahat bir akşam romanı arayanlar için değildir. Zihinsel bir meydan okuma arayan, edebiyatın ne kadar derinlere inebileceğini merak eden, dilin sınırlarında dolaşmaktan keyif alan okurlar için bir hazinedir. Türk edebiyatında postmodernizm ve bilinç akışı tekniklerinin en yetkin örneklerinden biridir. Her okumada yeni anlam katmanları, yeni kapılar keşfedersiniz.
Bilge Karasu'nun "Gece"si, edebiyatımızda parlak ve yalnız bir yıldız gibidir. Onu okumak, karanlıkta ama her an bir ışık hüzmesiyle aydınlanabilecek bir labirente girmek gibidir. Edebiyatın gücünün sadece "hikaye anlatmak" değil, "varoluşu sorgulamak" olduğuna inanan her okurun kitaplığında mutlaka bulunmalıdır. Hazırlıklı olun: Bu gece, hiç bitmeyebilir.