“Beklenen” şiiri, Türk edebiyatının en özgün ve etkileyici seslerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek'e aittir. Şairin 1932 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı “Örümcek Ağı”nda yer alan bu şiir, onun erken dönem ürünlerinden olmasına rağmen, sonradan derinleşecek olan metafizik arayışının ve karakteristik imgelerinin ilk işaretlerini taşır.
Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983), sadece bir şair değil, aynı zamanda bir düşünür, oyun yazarı ve mücadele adamıdır. “Üstad” olarak anılan Kısakürek, şiirlerinde ölüm, hiçlik, korku, Tanrı arayışı ve insanın iç çatışmaları gibi varoluşsal temaları işlemiştir. “Beklenen” şiiri de bu temaların erken bir tezahürüdür.
Şiir, adından da anlaşılacağı üzere, bir bekleyişin, özlemin ve hasretin ifadesidir. Ancak bu bekleyiş sıradan bir beklenti değil; derin, metafizik ve hüzünlü bir özlemdir. Necip Fazıl’ın karakteristik “bunalım” ve “iç sıkıntısı” bu şiirde de kendini hissettirir.
“Gece, leylak ve tomurcuk kokuyordu,
Sanki hayat, uzak bir şarkıydı duyulan...
Ben, o gece, onu bekliyordum,
O, bir başka geceye sarkıydı, duyulan...”
Bu dizelerde, bekleyişin geceye yayılan zamanüstü ve mekansız doğası hissedilir. Beklenen kişi/şey, hep bir adım ötede, ulaşılmaz gibidir.
“Beklenen”, Necip Fazıl’ın “Çile” gibi büyük şiirlerine giden yolda bir basamaktır. Şairin, sonraki dönemlerde iyice belirginleşecek olan dini-mistik kimliğinin ve toplumsal eleştirilerinin henüz tam olarak filizlenmediği, daha çok bireysel bir ıstırap ve arayışın lirik bir dille ifade edildiği bir şiirdir. Bu yönüyle, onun sanatının gelişim sürecini anlamak için önemli bir anahtardır.
“Beklenen” şiiri, Necip Fazıl Kısakürek’in imzasını taşıyan ve onun poetikasının ilk nüvelerini barındıran değerli bir eserdir. Şiir, okuyucuyu, şairin iç dünyasına davet eder ve herkesin kendi hayatında bir karşılık bulabileceği evrensel bir “bekleyiş” duygusunu işler. Türk şiirinin kilometre taşlarından biri olan Necip Fazıl’ı anlamak isteyen her okur, yolculuğuna bu şiirden başlayabilir.