Hücre, mikroskobik bir fabrika gibi çalışır. Bu fabrikanın farklı departmanları vardır ve üretim hattının en kritik noktalarından biri de Golgi aygıtıdır. Adını 1898'de keşfeden İtalyan bilim insanı Camillo Golgi'den alan bu organel, özellikle salgı ve paketleme işlevleriyle hücrenin lojistik merkezi gibi çalışır.
Golgi aygıtı, sisterna adı verilen yassı, zar çevrili keseciklerin üst üste dizilmesiyle oluşur. Bu yığına diktiyozom denir. Genellikle hücrede çekirdeğe yakın ve endoplazmik retikulum ile yakın ilişki halinde bulunur. Yapısal olarak iki yüzü vardır:
Endoplazmik retikulumda sentezlenen proteinler, taşıma vezikülleri ile Golgi'nin cis yüzüne gelir. Golgi aygıtı bu molekülleri alır, işler ve nereye gideceklerine göre etiketleyip paketler. Tıpkı bir posta dağıtım merkezinin mektupları adreslerine göre ayırması gibi.
Golgi, gelen proteinlere çeşitli kimyasal değişiklikler yapar:
Golgi aygıtının en bilinen işlevidir. İşlenip paketlenen ürünler, salgı vezikülleri içinde hücre zarına taşınır. Bu veziküller zar ile birleşir ve içerik hücre dışına salgılanır. Örneğin:
Golgi aygıtı, sindirim enzimleri (hidrolazlar) içeren lizozom organellerini de oluşturur. Bu enzimler, trans Golgi'de paketlenerek lizozom vezikülleri halini alır.
Golgi aygıtının düzgün çalışmaması, ciddi sorunlara yol açabilir. Golgi'deki paketleme veya modifikasyon hataları, kistik fibroz, bazı lizozomal depo hastalıkları ve belirli nörodejeneratif hastalıklar ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, bazı virüsler (örneğin influenza) Golgi'yi kullanarak kendilerini paketler ve yayılır.
Golgi aygıtı, hücrenin sessiz kahramanlarından biridir. Üretimi yapılan ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve doğru adrese gönderilmesi gibi hayati lojistik operasyonları yönetir. Bu karmaşık ve düzenli süreç olmasaydı, hücre içi kaos yaşanır, salgılar oluşmaz ve yaşam için gerekli birçok işlev aksardı. Golgi aygıtı, gerçekten de hücrenin vazgeçilmez lojistik ve dağıtım merkezidir.