Jonathan Swift'in 1726 yılında yayımlanan Gulliver'in Gezileri, yüzyıllardır okunan ve tartışılan bir edebi başyapıttır. Görünüşte bir macera ve fantazi romanı gibi görünse de, aslında derin bir toplumsal eleştiri ve insan doğası analizi içermektedir.
Romanın merkezinde yatan birkaç temel ana fikir bulunmaktadır:
Swift, Gulliver'in dört farklı diyarda yaşadığı deneyimler aracılığıyla insan doğasının çelişkilerini ve kusurlarını gözler önüne serer:
Roman boyunca Swift, büyüklük, küçüklük, akıl ve erdem kavramlarının göreceli olduğunu vurgular. Gulliver'in her seyahatinde bakış açısı değişir ve okuyucuya farklı perspektiflerden düşünme fırsatı sunulur.
Swift, kendi döneminin İngiliz toplumunu, siyasetini ve kültürünü keskin bir şekilde eleştirir:
Gulliver'in Gezileri, yüzeyde bir çocuk kitabı gibi görünse de, aslında yetişkinlere yönelik bir yergi (satir) ve felsefi alegoridir. Swift'in keskin zekası ve ironik üslubu, esere derinlik katar.
Romanın temel mesajları günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır:
Gulliver'in Gezileri, insanlık durumuna dair zamanı aşan bir aynadır. Swift, fantastik bir dünya yaratarak okuyucuyu hem eğlendirir hem de düşündürür. Eserin ana fikri, insanın kusurlarını ve toplumsal yapıların absürtlüklerini fark etmenin, daha iyi bir birey ve toplum için ilk adım olduğudur.