Kurtuluş Savaşı denildiğinde akla ilk olarak Doğu Cephesi, Batı Cephesi ve büyük meydan muharebeleri gelir. Oysa Güney Cephesi, düzenli ordunun olmadığı, tüm yükün yerel milis kuvvetleri ve Kuvâ-yi Milliye ruhuyla taşındığı, emperyalizme karşı verilen amansız bir direnişin adıdır. Bu cephedeki başlıca düşman ise, Mondros Mütarekesi sonrası bölgeyi işgal eden Fransızlar ve onların getirdiği Ermeni Lejyonu olmuştur.
Fransızlar, Sykes-Picot Anlaşması ve sonrasında San Remo Konferansı ile kendilerine verilen "Suriye ve Kilikya (Çukurova) bölgesi" üzerinde hak iddia ediyorlardı. Amaçları, zengin tarım topraklarına, özellikle de pamuk üretim merkezlerine ve stratejik limanlara hâkim olmaktı. İngilizlerin geçici işgali sonrası, 1919'un sonlarından itibaren Adana, Maraş, Antep ve Urfa'ya Fransız birlikleri yerleşmeye başladı.
Güney Cephesi, diğer cephelerden farklıydı:
Güney Cephesi, isimlerini tarihe altın harflerle yazdıran dört şehrin destanıdır:
27 Kasım 1919'da başlayan Fransız işgali, Sütçü İmam'ın ilk kurşunu ve Türk bayrağının indirilmesine tepki olarak patlak veren halk ayaklanmasıyla sarsıldı. 12 Şubat 1920'de Fransızlar şehri terk etmek zorunda kaldı. TBMM, bu destan nedeniyle şehre "Kahraman" unvanını verdi.
10 ay 9 gün süren (1 Nisan 1920 - 8 Şubat 1921) amansız bir kuşatma ve direniş. Şehrin savunması, Şahin Bey gibi bir efsanenin "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez!" sözüyle hafızalara kazındı. Açlık ve cephane yokluğu nedeniyle teslim olmak zorunda kalsa da, gösterdiği kahramanlıktan ötürü şehre "Gazi" unvanı verildi.
Jandarma Komutanı Ali Saip Bey (Ursavaş) önderliğinde örgütlenen halk, 9-10 Şubat 1920 gecesi ayaklandı. Fransız garnizonu 11 Nisan 1920'de teslim oldu ve Urfa, işgalden kurtulan ilk şehir oldu. Bu başarısından dolayı "Şanlı" unvanını aldı.
Bölgenin merkezi Adana'da, Pozantı Kongreleri ile örgütlenen Kuvâ-yi Milliye, dağlık bölgelerde gerilla savaşı vererek Fransızları yıprattı. Karaisalı önemli bir direniş merkezi haline geldi.
Güney Cephesi'ndeki halk direnişi, Fransızları askeri ve siyasi açıdan zor duruma düşürdü. Aynı dönemde Batı Cephesi'nde kazanılan I. ve II. İnönü Zaferleri, Fransa'ya Türk millî hareketinin gücünü gösterdi. Fransa, Türkiye ile uzlaşma yoluna gitti.
20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile:
Bu anlaşma, Türkiye'nin tek cepheli (Yunanistan'a karşı) kalmasını sağlayarak Kurtuluş Savaşı'nın kaderini olumlu yönde etkileyen en önemli diplomatik zaferlerden biri oldu.
Güney Cephesi, Fransız işgaline ve onların Ermeni Lejyonu'na karşı, düzenli ordu olmaksızın, sadece Kuvâ-yi Milliye ruhu ve yerel halkın inancı ile kazanılmış bir halk direnişi abidesidir. "Kahraman", "Gazi" ve "Şanlı" unvanları, bu toprakların nasıl savunulduğunun ebedi tanıklarıdır. Bu cephe, askerî olduğu kadar psikolojik ve diplomatik bir zaferle sonuçlanmış, Fransa'yı masaya oturtarak Milli Mücadele'nin meşruiyetini uluslararası alanda perçinlemiştir.