J.K. Rowling'in üçüncü kitabı Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, serinin tonunu belirgin şekilde değiştiren, daha karanlık ve karmaşık bir hikâyeye kapı aralayan eserdir. Harry'nin ergenliğe geçiş yıllarını, geçmişle yüzleşmesini ve gerçek dostluğun anlamını derinlemesine işler.
Harry Potter, ikinci yılının sonunda Hogwarts'tan ayrıldıktan sonra, tehlikeli bir katil olan Sirius Black'in Azkaban'dan kaçtığını ve kendisini öldürmek istediğini öğrenir. Tüm büyücü dünyası bu kaçışla çalkalanırken, Harry okula döner. Ancak bu yıl, okulu korkunç Azkaban gardiyanları olan Ruh Emiciler'den korumak için her yerde onların soğuk ve umutsuzluk veren varlığı hissedilir.
Bu kitapta, Harry'nin geçmişiyle ilgili önemli sırlar ortaya çıkar:
Azkaban Tutsağı, serideki dönüm noktalarından biridir:
Kitap boyunca, gerçeklerin sandığımız gibi olmayabileceği teması işlenir. Sirius Black başta tehlikeli bir katil gibi gösterilse de, aslında masum bir kurban olduğu ortaya çıkar. Benzer şekilde, Remus Lupin'in kurtadam olması, onun iyi kalpli bir öğretmen olmasına engel değildir.
Ruh Emiciler, insanların mutlu anılarını emerek onları umutsuzluğa sürükleyen yaratıklardır. Bu, depresyon ve travmanın büyülü bir metaforu olarak okunabilir. Harry'nin onlara karşı kullandığı Patronus Büyüsü ise, umut ve mutlu anıların gücünü simgeler.
Zaman Çevirici ile yapılan zaman yolculuğu, geçmişin değiştirilebileceği fikrini getirir. Buckbeak'in kurtarılması ve Sirius'un kaçışı, doğru zamanda doğru hamlelerin kaderi değiştirebileceğini gösterir.
Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, sadece bir büyücülük okulu macerası değil, aynı zamanda adalet, sadakat, geçmişle yüzleşme ve içsel gücü keşfetme üzerine derin bir hikâyedir. Serinin geri kalanındaki karanlık temaların habercisi olan bu kitap, Harry'nin çocukluktan ergenliğe geçişinin de simgesidir.