Biyoloji ve felsefenin kesişiminde yer alan Hayatilik İlkesi (ya da Yaşama Yakınlık), canlılığın temel özelliklerini ve organizmaların çevreleriyle olan dinamik ilişkilerini açıklayan önemli bir kavramdır. Bu ilke, yaşamın sadece kimyasal ve fiziksel süreçlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda organizmaların içsel düzenlerini koruma ve sürdürme kapasitelerine vurgu yapar.
Hayatilik ilkesi, canlıların mekanistik açıklamalarla tam olarak anlaşılamayacağını savunan vitalist (yaşamcı) görüşle ilişkilendirilir. Ancak modern biyolojide, bu ilke daha çok sistemler teorisi ve karmaşıklık bilimi çerçevesinde ele alınır. Canlılık, bir dizi fizikokimyasal sürecin ötesinde, emergence (doğuş) olarak adlandırılan ve parçalardan bütüne doğru ortaya çıkan yeni özelliklerle tanımlanır.
Hayatilik ilkesi, yapay zeka, sentetik biyoloji ve yaşamın kökeni araştırmaları gibi alanlarda yol gösterici olmaya devam etmektedir. Canlılığın doğasını anlamak, sadece biyolojik sistemleri değil, aynı zamanda teknoloji ve etik alanındaki gelişmeleri de derinden etkilemektedir.
Sonuç olarak, Hayatilik İlkesi, yaşamın sıradan maddeden farklılaşan ancak ondan tamamen kopuk olmayan dinamik ve organize bir süreç olduğunu hatırlatır. Bu perspektif, canlılığa bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlar.