Ahmet Ümit'in 2012 yılında yayımlanan Hep O Şarkı adlı romanı, polisiye türünün ustaca kurgulanmış, derin karakter analizleri ve toplumsal sorgulamalarla bezeli bir örneğidir. Olay örgüsü, İstanbul'un farklı katmanlarında geçer ve okuru sadece bir cinayet vakasının değil, aynı zamanda geçmişin gölgeleri, vicdan muhasebeleri ve insan ruhunun karanlık dehlizlerinde bir yolculuğa çıkarır.
Roman, İstanbul'da işlenen şiddetli bir cinayetle açılır. Başkomiser Nevzat ve ekibi olayı araştırmaya başladığında, tüm ipuçları ünlü şef Mehmet Karataş'a çıkar. Cinayetin kurbanı, Karataş'ın uzak geçmişinden tanıdığı biridir. Soruşturma ilerledikçe, olayın köklerinin onlarca yıl öncesine, 1970'lerin siyasi çalkantılı günlerine, gençlik yıllarına ve o dönemde yaşanan travmatik bir olaya dayandığı ortaya çıkar.
Hikaye, iki zaman dilimi arasında gidip gelir. Geçmişe dönüşlerde, genç Mehmet ve arkadaşlarının idealist, müzik dolu dünyaları ve o dönemin siyasi gerilimleri içinde yaşadıkları anlatılır. "Hep O Şarkı" olarak anılan bir müzik parçası, bu dönemin ve yaşanan trajedinin simgesel anahtarı haline gelir. Geçmişte yaşanan bir olay, tüm hayatları boyunca karakterlerin peşini bırakmaz ve şimdiki zamanın cinayetinin temel motivasyonunu oluşturur.
Başkomiser Nevzat'ın ısrarlı soruşturması, geçmiş ve şimdi arasındaki bağı tek tek ortaya çıkarır. Her bir parça yerine oturdukça, cinayetin ardındaki trajik ve insani motivasyon netleşir. Katil, yıllar boyu içinde taşıdığı suçluluk, pişmanlık ve öfkenin bir sonucu olarak hareket etmiştir. Roman, sadece "katil kim" sorusuna değil, "neden" sorusuna odaklanır ve okuru, suç, ceza, bağışlama ve insan doğası üzerine düşündürür. Son, beklenmedik bir iç görü ve derin bir dramla şekillenir.
Hep O Şarkı, sıradan bir polisiyenin ötesine geçen, karakterlerin psikolojik derinliğine inen ve Türkiye'nin yakın tarihine ayna tutan bir roman. Ahmet Ümit, İstanbul'u etkili bir atmosfer olarak kullanırken, okuyucuyu sürükleyici bir dedektif hikayesi ile birlikte duygusal ve düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. Müzik ve hafıza arasındaki güçlü bağ, hikayeye dokunaklı ve evrensel bir boyut katıyor.