Higgs bozonu, Standart Model olarak adlandırdığımız, evrendeki temel parçacıkları ve kuvvetleri açıklayan teorinin en son parçasıdır. Onu anlamak için önce "kütle" kavramının kökenini sormamız gerekir.
Fizikçiler uzun süredir şu soruyu soruyordu: "Nesneler neden kütleye sahiptir?" Elektron gibi temel parçacıkların bir kütlesi varsa, bu kütle nereden geliyor? İşte bu sorunun cevabı Higgs Alanı ile ilişkilidir.
Evrenin her yerini, görünmez bir enerji alanı olan Higgs alanı doldurur. Bu alan, bir balık için su, ya da bizim için hava gibi düşünülebilir. Bazı parçacıklar bu alanla çok güçlü bir şekilde etkileşirken, bazıları hiç etkileşmez.
Higgs bozonu, Higgs alanının bir teyididir, bir kanıtıdır. Tıpkı suyun varlığını kanıtlamak için bir su damlacığını göstermek gibi, Higgs alanının varlığını kanıtlamak için de onun uyarılmasıyla ortaya çıkan parçacığı, yani Higgs bozonunu gözlemlememiz gerekir.
Kısacası:
Bu isim, fizikçi Leon Lederman'ın yazdığı bir kitaptan gelmektedir. Aslında kitabın orijinal adı "The Goddamn Particle" (Lanet Parçacık) olarak düşünülmüştü çünkü bulunması inanılmaz derecede zordu. Yayıncı, dini bir çağrışım yapmamak için adı "The God Particle" (Tanrı Parçacığı) olarak değiştirdi ve bu isim popüler kültürde yer etti. Bilim camiası bu ismi pek kullanmaz, çünkü yanıltıcı ve mistik bir anlam katmaktadır.
Higgs bozonu, 2012 yılında İsviçre'deki CERN laboratuvarında bulunan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC)'nde yapılan deneyler sonucunda keşfedilmiştir. Bu devasa makinede, protonlar ışık hızına yakın hızlarda çarpıştırılarak, Büyük Patlama'nın hemen sonrasındaki koşullar taklit edilir. Bu çarpışmalardan trilyonlarcası incelenmiş ve nihayetinde Higgs bozonunun varlığına dair kanıtlar elde edilmiştir. Bu keşif, 2013 yılında Peter Higgs ve François Englert'e Nobel Fizik Ödülü'nü kazandırmıştır.
Sonuç olarak, Higgs bozonu evreni anlayışımızda çok önemli bir yapı taşıdır. Onun keşfi, maddeye kütlesini veren mekanizmayı anlamamızı sağlamış ve Standart Model'in doğruluğunu güçlendirmiştir.