Bir hikayeyi okurken veya dinlerken, bize olayları anlatan bir ses duyarız. İşte bu sese anlatıcı denir. Anlatıcı, hikayenin kimin ağzından anlatıldığını belirler ve bu, hikayeyi algılama şeklimizi doğrudan etkiler. Temel olarak iki tür anlatıcı bakış açısı vardır: Birinci Kişi Anlatım ve Üçüncü Kişi Anlatım.
Bu anlatım türünde, hikayenin kahramanlarından biri (genellikle başkahraman) olayları kendi ağzından anlatır. "Ben" zamiri kullanılır.
Örnek:
"Bugün okula geç kalmıştım. Koşa koşa sınıfa girdiğimde herkesin bana baktığını hissettim. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu."
Bu anlatım türünde, hikayenin dışından bir gözlemci (yazar veya her şeyi bilen bir varlık) olayları anlatır. "O" zamiri kullanılır. Kendi içinde ikiye ayrılır:
"Ali, kapıyı çalanın kim olduğunu merak ediyordu. Hızlı adımlarla kapıya yöneldi. İçeride neler olup bittiğinden habersiz, Zeynep mutfakta yemek yapmaya devam ediyordu."Burada anlatıcı Ali'nin hislerini biliyor ama Zeynep'in ne hissettiğini bilmiyor.
"Ali kapıyı açtığında eski bir dostunu göreceğinden habersizdi. Kapının diğer tarafındaki Mehmet ise bu ziyaretin Ali'yi şaşırtacağını düşünüp gülümsüyordu. Oysa ikisi de bu buluşmanın hayatlarını değiştireceğini bilmiyorlardı."
Bir yazar, hikayesinin etkisini artırmak için hangi anlatıcı türünün daha uygun olduğuna karar verir. Sırları yavaş yavaş açığa çıkarmak için 1. kişi, geniş bir dünyayı ve birçok karakterin iç dünyasını göstermek için ise 3. kişi anlatım tercih edilebilir.