1833 yılında imzalanan Hünkar İskelesi Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki ilişkilerde kısa süreli ama stratejik bir dönüm noktasıdır. Antlaşma, Osmanlı'nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı karşısında yaşadığı askeri ve siyasi bunalım sırasında, Rusya'dan yardım istemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu antlaşma, Boğazlar üzerinde Rusya'ya önemli haklar tanıması nedeniyle Avrupa devletlerini, özellikle de İngiltere ve Fransa'yı tedirgin etmiş ve uluslararası dengeleri sarsmıştır.
"Osmanlı Devleti bir saldırıya uğrarsa, Rusya, karadan ve denizden askeri kuvvet göndererek Osmanlı'ya yardım edecektir."
Bu madde, antlaşmanın en tartışmalı hükmüdür. Osmanlı için bir güvence gibi görünse de, pratikte Rusya'ya Osmanlı topraklarına asker sokma hakkı tanıyordu. Bu durum, Osmanlı'nın egemenlik haklarıyla çelişiyor ve Rus nüfuzunu artırıyordu.
"Rusya bir saldırıya uğrarsa, Osmanlı Devleti Rusya'yı donanmasıyla koruyacak; ancak savaş halinde olan diğer devletlerin savaş gemilerini Boğazlardan geçirmeyecektir."
Bu madde, özellikle Boğazlar rejimi açısından çok kritikti. Rusya, olası bir saldırıda (ki bu muhtemelen İngiltere veya Fransa olacaktı) İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nın kendisine kapatılmasını ve Osmanlı donanmasının yardımını garanti altına alıyordu. Bu, Rusya'nın güneyindeki en zayıf nokta olan Karadeniz'i güvenceye alma çabasıydı.
"Rusya, yardım talebinde bulunursa, Osmanlı Devleti Boğazları diğer tüm yabancı savaş gemilerine kapatacaktır."
Bu gizli madde, antlaşmanın Avrupa'da yarattığı şoku katlayan unsurdur. Rusya, fiilen Boğazlar üzerinde bir veto hakkı elde etmiş oluyordu. Madde, 8 yıl süreyle geçerli olacak şekilde düzenlenmişti.
Hünkar İskelesi Antlaşması, zayıflayan bir imparatorluğun hayatta kalma mücadelesinde güçlü bir komşudan yardım alırken, egemenlik haklarından ödün vermek zorunda kalmasının tipik bir örneğidir. Antlaşma, 19. yüzyıl Osmanlı diplomasisindeki "denge politikası" arayışının risklerini ve sınırlarını gösterir. Aynı zamanda, Boğazlar'ın jeopolitik önemini ve Avrupa'nın bu konudaki hassasiyetini bir kez daha tüm dünyaya kanıtlamıştır. Tarih derslerinde, "güç dengesi" ve "imparatorlukların çöküş sürecindeki diplomatik manevralar" bağlamında incelenen önemli bir vakadır.