İlkokul yıllarımız... Defterler, kitaplar, oyunlar ve tabii ki, o minik ellerimizde tuttuğumuz, kocaman hayaller kurduğumuz paralarımız! Onlar sadece birer metal veya kağıt parçası değildi, biriktirdiğimiz, harcadığımız, kıymetini öğrendiğimiz, kısacası hayatımızın önemli bir parçasıydı.
O paralarla neler almazdık ki? Bakkaldan sakız, şeker, gofret... Kantinden tost, ayran... Hatta bazen sinemaya gitmek için bile biriktirilirdi. Her bir alışveriş, o yaşlarda büyük bir olaydı. Paranın kıymetini öğrenmeye başladığımız, küçük ama anlamlı adımlardı.
O dönemdeki paraların tasarımları da hafızalarımıza kazınmıştır. Üzerindeki Atatürk portreleri, Türkiye haritası, çeşitli semboller... Her biri, geçmişe dair birer anı niteliğinde. Zamanla paraların değerleri değişti, tasarımları yenilendi ama ilkokul yıllarımızdaki o minik paraların yeri, kalbimizde hep ayrı kaldı.
Şimdi o günlere dönüp baktığımızda, o paraların aslında sadece metal veya kağıt parçası olmadığını, bir dönemin, bir çocukluğun, bir hatıranın sembolü olduğunu anlıyoruz. Cebimizdeki tarih, aslında kalbimizde saklı!