Batı edebiyatının en eski ve en etkileyici eserlerinden biri olan İlyada, Antik Yunan'ın sözlü geleneğinden doğmuş, yaklaşık 2.800 yıldır okunan bir destandır. Geleneksel olarak Homeros'a atfedilen bu epik şiir, yalnızca bir savaş hikâyesi değil; aynı zamanda insanlık durumu, öfke, onur, kader ve tanrıların iradesi üzerine derin bir anlatıdır. Peki, İlyada'nın konusu tam olarak nedir? Gelin, bu kadim destanı ve onun merkezindeki Troya Savaşı'nı birlikte inceleyelim.
İlyada, adını destandaki olayların geçtiği şehir Troya'nın bir diğer adı olan "İlion"'dan alır. 24 bölümden (rapsodi) oluşan eser, daktilik heksametron ölçüsüyle yazılmıştır. Ancak yaygın kanının aksine, İlyada on yıl süren Troya Savaşı'nın tamamını anlatmaz. Destan, savaşın 10. yılında, 51 günlük kısa bir döneme odaklanır. Ana tema, Yunan kahraman Akhilleus'un öfkesi (menis) ve bu öfkenin sonuçlarıdır.
Destanın arka planını oluşturan savaşın çıkış noktası mitolojik bir olaydır:
İlyada, savaşın 10. yılında, Yunan ordusunda patlak veren bir iç çatışmayla başlar. Ana hikâye şu şekilde ilerler:
Yunanlar, savaş ganimeti olarak ele geçirdikleri kızları, tanrı Apollon'un rahibi Khryses'e geri vermeyi reddeder. Bunun üzerine Apollon, Yunan ordusuna veba salar. Zorunlu olarak, ganimet kız Khryseis'i serbest bırakırlar, ancak ordunun başkomutanı Agamemnon, kaybını telafi etmek için en büyük savaşçı Akhilleus'un ganimeti olan Briseis'i alır. Bu haksızlığa öfkelenen Akhilleus, savaştan çekilir ve tanrıçası annesi Thetis'ten, Yunanların yenilgisini dilemesini ister.
Akhilleus olmayınca, Troya'nın en büyük savaşçısı Hektor önderliğindeki Troyalılar üstünlük sağlar. Yunan ordusu büyük kayıplar verir ve gemilerine kadar geri çekilir.
Akhilleus'un en yakın arkadaşı ve silah arkadaşı Patroklos, duruma dayanamaz. Akhilleus'tan ödünç zırhını giyerek savaşa katılır. Hektor, onu Akhilleus sanarak öldürür.
Patroklos'un ölüm haberi, Akhilleus'u yıkıma uğratır. Öfkesi Agamemnon'dan Hektor'a kayar. Annesi Thetis'in getirdiği yeni silahlarla savaşa döner. Amacı artık Yunanlar için değil, sadece intikam içindir.
Destanın en unutulmaz sahnesinde, Akhilleus Hektor'u Troya surları etrafında kovalar, sonunda onu öldürür. Hektor'un cesedini arabasına bağlayarak Troya surları etrafında sürükler.
Destanın en dokunaklı bölümünde, Troya Kralı Priamos, oğlu Hektor'un cesedini almak için Akhilleus'un çadırına gizlice gider. Yaşlı kralın yalvarışı ve ölümlülük üzerine konuşmaları, Akhilleus'un yüreğini yumuşatır. Hektor'un cesedini, onurlu bir cenaze töreni yapılması için babasına teslim eder. Destan, Hektor'un cenazesi ve Troyalıların yası ile sona erer.
İlyada, yalnızca antik bir savaş destanı değil, insan doğasının evrensel bir portresidir. Öfke, hüzün, kayıp, kahramanlık ve merhamet gibi duygular, binlerce yıl sonra bile okuru etkilemeye devam eder. Troya Savaşı'nın sadece küçük bir kısmını anlatmasına rağmen, insanlık durumuna dair söyledikleriyle zamansız bir başyapıt olarak kültürümüzdeki yerini korumaktadır. İlyada, bize en karanlık çatışmaların ortasında bile insanlığın nasıl parlayabileceğini hatırlatır.
“Ölümlüler içinde en mutsuzu insanoğludur.” – Homeros, İlyada