Psikoloji tarihinde, insan davranışını açıklamaya çalışan iki büyük güç Davranışçılık ve Psikanaliz idi. 1950'li yıllarda, bu yaklaşımların insanı mekanik veya sadece bilinçdışı dürtülerle açıklamasına tepki olarak Üçüncü Güç olarak adlandırılan İnsancıl (Hümanistik) Psikoloji doğdu. Bu kuram, insanı “bir bütün” olarak, özgür iradesi, potansiyeli, yaratıcılığı ve olumlu yönleriyle anlamaya odaklanır. Bu yazıda, kuramın iki temel direği olan Abraham Maslow ve Carl Rogers'ın görüşlerini inceleyeceğiz.
Maslow, insan motivasyonunu bir piramit şeklinde düzenlenmiş ihtiyaçlar hiyerarşisi ile açıklar. Alt basamaklardaki ihtiyaçlar karşılandıkça, üst basamaklara yönelme eğilimi ortaya çıkar.
Not: Maslow daha sonra piramidin en tepesine “Aşkınlık” ihtiyacını eklemiştir; kişinin kendi benliğinin ötesine geçerek başkalarına yardım etme ve spiritüel deneyimler arayışı.
Rogers, terapötik değişimin ve sağlıklı kişilik gelişiminin temelinde “kendini gerçekleştirme eğilimi” olduğunu savunur. Ona göre sorunlar, bireyin “gerçek benliği” ile “ideal benliği” veya çevrenin dayattığı “koşullu değer” algıları arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır.
Rogers, bu ortam sağlandığında bireyin kendi çözümlerini bulabileceğine ve kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyebileceğine inanır.
Katkıları: Pozitif psikolojinin öncüsüdür. Terapide eşit ve saygılı ilişkiyi vurgular. İnsan potansiyeline ve bireyselliğe vurgu yapar.
Eleştirileri: Kavramları (kendini gerçekleştirme gibi) ölçülmesi ve test edilmesi zor, soyut kavramlardır. İnsan doğasının fazla iyimser ve naif bir şekilde ele alındığı, olumsuz yönlerin göz ardı edildiği söylenir. Bilimsellikten uzak olduğu yönünde eleştiriler mevcuttur.
Maslow ve Rogers'ın öncülük ettiği İnsancıl Kuram, psikolojiye “insan” odaklı, umut dolu ve bütüncül bir bakış açısı kazandırmıştır. “Kendini gerçekleştirme”, “koşulsuz kabul” ve “empati” gibi kavramlar, sadece psikoterapi alanında değil, eğitim, yönetim ve kişisel gelişim alanlarında da derin bir etki bırakmaya devam etmektedir. Bu kuram bize şunu hatırlatır: İnsan, sadece geçmişinin veya davranışlarının toplamı değil, aynı zamanda olabileceği kişiye doğru sürekli gelişen bir varlıktır.