İnsülin, şeker metabolizmasını düzenleyen hayati bir hormondur. Tarihsel olarak hayvan kaynaklarından (sığır, domuz pankreası) elde edilen insülin, 1980'lerde rekombinant DNA teknolojisi sayesinde tamamen değişen bir üretim sürecine kavuştu. Bu yazıda, bakterilere insan insülin geninin aktarılmasıyla nasıl endüstriyel ölçekte insülin üretildiğini keşfedeceğiz.
Rekombinant DNA, farklı organizmalara ait genetik materyallerin birleştirilmesiyle oluşturulan yeni DNA dizileridir. İnsülin üretiminde, insana ait insülin geni, bir bakteriye (genellikle Escherichia coli) aktarılır. Bu sayede bakteri, kendi doğal proteinleri yanında insan insülini de üreten bir "biyofabrikaya" dönüşür.
İnsan DNA'sından, insülin proteinini kodlayan gen çıkarılır. İnsülin, A ve B zinciri olmak üzere iki polipeptitten oluştuğu için, genellikle bu iki zincir ayrı ayrı kodlanır veya tek bir "preproinsülin" geni kullanılır.
İzole edilen insülin geni, bakterinin içine taşıyacak olan bir vektöre (genellikle bir plazmit) yerleştirilir. Bu plazmit aynı zamanda bir antibiyotik direnç geni içerir. Bu gen, işlem sonrasında geni almış bakterileri seçmemize yarar.
Hazırlanan rekombinant plazmit, E. coli hücrelerine fiziksel veya kimyasal yöntemlerle (transformasyon) sokulur. Tüm bakteriler bu plazmidi almaz.
Transformasyon yapılan bakteriler, plazmitteki antibiyotik direnç geni sayesinde seçilir. Sadece plazmiti almış bakteriler antibiyotikli ortamda hayatta kalıp çoğalabilir. Böylece sadece insülin genini taşıyan bakteriler elde edilir.
Seçilen bakteriler, devasa fermantör tanklarına alınır. Burada optimum sıcaklık ve besin ortamında çoğaltılırlar. Bakteriler çoğaldıkça, aktarılan gen ifade olur ve insülin proteini üretmeye başlarlar.
Bakteri hücreleri kırılır, içerikleri alınır ve çeşitli kromatografik yöntemlerle (ayırma ve saflaştırma) insülin proteini bakteriyel artıklardan arındırılır. Elde edilen saf insülin, ilaç formülasyonuna uygun hale getirilerek şişelenir veya kalemlere doldurulur.
Bakterilere gen aktarımı ile insülin üretimi, biyoteknolojinin ilk ticari başarı hikayelerinden biridir. Bu süreç, günümüzde büyüme hormonu, pıhtılaşma faktörleri, aşılar ve enzimler gibi pek çok biyolojik ürünün üretiminde standart haline gelmiştir. Araştırmalar, daha verimli mikroorganizmalar (mayalar) ve daha akıllı üretim sistemleri üzerine yoğunlaşmaktadır.
Sonuç olarak, bu teknoloji sadece diyabet tedavisinde bir devrim yaratmakla kalmamış, aynı zamanda tıp ve endüstriyi birleştiren yepyeni bir çağın kapısını aralamıştır. 🧪➡️💊