Bu içerik, “İslam Düşüncesinde Hak, Hukuk, Adalet ve Ahlaki Sorumluluk” konusunu bir ders müfredatı konusu olarak ele almaktadır. Bu nedenle, konu “DURUM A (Eğitim/Müfredat Konusu)” kapsamında, öğretici ve akademik bir DERS NOTU formatında hazırlanmıştır.
Bu dersin sonunda öğrenci;
İslam düşüncesinde “hak” (el-hakk), hem gerçeklik/varlık hem de bir tür yetki/talep anlamına gelir. Ontolojik olarak “Hak”, Allah’ın isimlerinden biridir (el-Esmâü’l-Hüsnâ). Mutlak Gerçek ve Varlığın Kaynağı O’dur. Buradan hareketle, yaratılışın bir amacı ve her varlığın bir “yaratılış hakkı” (hukukullah) olduğu kabul edilir. Bu, kulun Allah’a karşı sorumluluklarını (ibadetler, şükür) ifade eder.
Pratik hukuk alanında ise hak, bireylere tanınan yetki ve taleplerdir. İslam hukuku bunları ikiye ayırır:
İslam hukuku (fıkıh), ilahi iradenin pratik hayata yansımasıdır. Temel kaynakları Kitap (Kur’an) ve Sünnet’tir. Hukukun nihai amacı, Makâsıdü’ş-Şeria teorisine göre, beş temel değeri korumaktır:
Bu amaçlar, hukukun sadece lafzî değil, ruhî ve maksat odaklı yorumlanmasını sağlar.
Adalet (adl, kıst), İslam düşüncesinin merkezinde yer alır. Kur’an’da “Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı… emreder” (Nahl, 16:90) ayeti bunun temel dayanağıdır. Adalet:
Hz. Ömer’in “Devlet, haksızlık yaparsa zulüm, vatandaş haksızlık yaparsa fasıklık, ikisi bir araya gelirse fesat olur” sözü, adaletin toplumsal boyutunu özetler.
Hak, hukuk ve adalet kavramları, ancak güçlü bir ahlaki sorumluluk bilinci (takva) üzerine inşa edilebilir. Bu sorumluluk şu ilkelerle şekillenir:
Akıl baliğ olan her birey (mükellef), dini ve ahlaki yükümlülüklerle sorumludur. Sorumluluk, bireyin özgür iradesi (irade) ve bilgisi (ilm) ile doğru orantılıdır.
“Ameller niyetlere göredir” (Buhârî) hadisi, hukuki fiillerin arka planındaki ahlaki niyeti vurgular. İhsan ise “Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek” şeklindeki tanımıyla, hukukun ötesinde bir erdemlilik ve kalite standardı getirir.
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz” (Buhârî) hadisi, sorumluluğun bireysel olduğu kadar toplumsal boyutuna işaret eder. Komşu hakkı, yetim hakkı, çevre hakkı (ıslahü’l-arz) bu anlayışın ürünüdür.
İslam düşüncesinde Hak (ontolojik ve hukuki temel), Hukuk (bu hakkı koruyan normatif çerçeve) ve Adalet (bu çerçevenin uygulanma ilkesi), ancak köklü bir Ahlaki Sorumluluk bilinci ile anlamlı ve işlevsel hale gelir. Bu dört kavram, birbirini tamamlayan, bir piramit gibi üst üste binen bir sistem oluşturur. Nihai hedef ise, “adil bir toplum (ümmeten vasatan)” inşası ve bireyin hem bu dünyada hem de ahirette (dâreyn) huzura ermesidir.