İslam felsefesi, 8. yüzyıldan itibaren İslam coğrafyasında gelişen ve Antik Yunan felsefesinden etkilenen, ancak kendine özgü bir kimlik kazanan entelektüel bir gelenektir. Bu filozoflar, akıl ile vahiy arasında uyum kurmaya çalışmış, metafizik, epistemoloji, etik ve siyaset felsefesi gibi alanlarda önemli katkılarda bulunmuşlardır.
İlk İslam filozofu olarak kabul edilen Kindî, felsefenin İslam dünyasına girişinde önemli rol oynamıştır. Felsefe ile dinin uzlaştırılabileceğini savunmuş, matematik, astronomi, tıp ve müzik alanlarında da çalışmalar yapmıştır.
"İkinci Öğretmen" (birincisi Aristoteles) olarak anılan Fârâbî, siyaset felsefesi ve metafizik alanında önemli eserler vermiştir. El-Medinetü'l-Fazıla (Erdemli Şehir) adlı eseriyle ideal devlet modeli önermiştir.
Batı'da Avicenna olarak tanınan İbn Sînâ, tıp ve felsefe alanında en etkili İslam filozoflarındandır. eş-Şifâ (Şifa) ve el-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) gibi eserleri yüzyıllarca hem Doğu'da hem Batı'da ders kitabı olarak okutulmuştur. Varlık ve nedensellik konularındaki görüşleriyle tanınır.
"Hüccetü'l-İslam" (İslam'ın Delili) olarak bilinen Gazzâlî, felsefeye yönelik eleştirileriyle ün kazanmıştır. Tehâfütü'l-Felâsife (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eserinde filozofların metafizik görüşlerini eleştirmiş, daha sonra tasavvufa yönelmiştir.
Batı'da Averroes olarak tanınan İbn Rüşd, Aristo'nun eserlerine yazdığı şerhlerle ünlüdür. Akıl ve vahiy arasında çatışma olmadığını, her ikisinin de hakikate ulaşmanın farklı yolları olduğunu savunmuştur.
"Şeyhü'l-Ekber" (En Büyük Üstat) olarak anılan İbn Arabî, tasavvuf felsefesinin en önemli temsilcilerindendir. Vahdet-i vücut (varlığın birliği) doktriniyle tanınır.
Sosyolojinin ve modern tarih yazımının öncülerinden kabul edilen İbn Haldun, Mukaddime adlı eseriyle toplumların yükseliş ve çöküş yasalarını incelemiştir.
İslam filozoflarının eserleri, 12. yüzyıldan itibaren Latinceye çevrilerek Batı'da okunmaya başlanmış, Rönesans ve Aydınlanma düşüncesinin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Özellikle İbn Rüşd'ün Aristo yorumları, Orta Çağ Avrupa üniversitelerinde büyük etki yaratmıştır.
İslam felsefesi, insanlığın entelektüel mirasının önemli bir parçası olarak, günümüzde de felsefe, bilim ve din arasındaki ilişkiyi anlamak isteyenler için değerli bir kaynak olmaya devam etmektedir.