İslami terminolojide sıkça karşılaşılan “İstikbal-i Kıble” ifadesi, namaz kılarken yüzün ve bedenin Kâbe yönüne dönülmesi anlamına gelir. Bu yazıda, bu kavramın anlamını, tarihsel arka planını ve pratikte nasıl belirlendiğini ele alacağız.
Kıble, Müslümanların ibadet esnasında yöneldikleri kutsal yön ve mekandır. İslam inancına göre kıble, Mekke’de bulunan Kâbe'dir. Kâbe, yeryüzünde Allah için inşa edilen ilk mabed olarak kabul edilir ve Müslümanların manevi birliğinin sembolüdür.
İslamiyet’in ilk yıllarında, Medine’deki Müslümanlar namazlarını Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya yönelerek (Kudüs kıblesi) kılıyorlardı. Hicret’ten yaklaşık 16 ay sonra, Bakara Suresi’nin 144. ayeti indi:
“(Ey Muhammed!) Biz, senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu görüyoruz. İşte şimdi seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) doğru çevir…”
Bu ayetle birlikte kıble, Kudüs’ten Mekke’deki Kâbe’ye yöneltilmiştir. Bu değişim, İslam’ın bağımsız kimliğini pekiştiren önemli bir olaydır.
Namaz kılacak kişinin, bulunduğu konuma göre Kâbe yönünü tayin etmesi gerekir. Günümüzde bu yönü belirlemek için çeşitli yöntemler kullanılır:
Esas olan, kişinin Kâbe’nin bulunduğu yöne yönelmesidir. Kâbe’nin binasının kendisine değil, Mekke şehrine ve Kâbe’nin olduğu coğrafi yöne dönmek yeterlidir. Hassas bir şekilde tam dereceyi bulmak şart değildir; kişinin elinden geldiğince çaba göstermesi yeterli kabul edilir.
Uçak, otobüs veya tren gibi hareket halindeki araçlarda namaz kılınacaksa, kişi kalkış noktasının kıblesine veya gideceği yerin kıblesine yönelebilir. Mümkünse aracın gidiş yönü dikkate alınır. Eğer yön tayini mümkün değilse, kalple niyet edip mevcut durumda kılmak da caiz görülmüştür.
İstikbal-i Kıble, Müslümanlar için sadece fiziksel bir yönelme değil, aynı zamanda kalbi ve zihni birliğin, tevhid inancının ve Peygamber sünnetine bağlılığın bir ifadesidir. Teknolojik imkanlar bu yönü bulmayı kolaylaştırsa da, asıl olan bu yönelişin ardındaki manevi bilinç ve huşudur.