Charlotte Brontë'nin 1847'de yayımlanan Jane Eyre adlı eseri, Victoria dönemi İngiltere'sinde geçen, toplumsal normlara meydan okuyan bir kadının hikâyesini anlatır. Roman, hem bir Bildungsroman (oluşum romanı) hem de Gotik edebiyat özellikleri taşır. İşte bu edebi şaheserin kısa özeti.
Jane Eyre, henüz küçük bir kızken anne ve babasını kaybeder ve onu sevmeyen yengesi Mrs. Reed'in yanında yaşamaya başlar. Gateshead Hall'da geçen bu yıllar, ona gösterilen zulüm ve aşağılanma ile doludur. Dayanılmaz hale gelen hayatı, Lowood adlı bir yatılı okula gönderilmesiyle değişir.
Lowood, katı kuralları ve zor koşulları olan bir okuldur. Ancak Jane, burada ilk gerçek dostu Helen Burns ve adil öğretmeni Miss Temple ile tanışır. Zorluklar onun karakterini güçlendirir. Sekiz yıl boyunca öğrenci, son iki yıl öğretmen olarak okulda kalır ve ardından dünyayı keşfetmek için bir mürebbiyelik ilanına başvurur.
Jane, Thornfield Hall malikânesinde, Fransız küçük kız Adèle Varens'in mürebbiyesi olarak işe başlar. Malikânenin sahibi, huysuz ve gizemli Edward Rochester ile tanışması hayatının dönüm noktası olur. İki karakter arasında zekâ ve ruh eşitliğine dayanan güçlü bir bağ oluşur. Ancak malikâneden gelen tuhaf kahkahalar ve garip olaylar, bir sırrın varlığına işaret eder.
Rochester ve Jane evlenmek üzere kilisedeyken, Bertha Mason adında, Rochester'ın akli dengesi yerinde olmayan karısının olduğu ortaya çıkar. Jane, sevdiği adamın ikinci eşi olamayacağı için, onurunu korumak adına Thornfield'dan ayrılır ve tüm varlığını kaybeder.
Yolculuğunda aç ve perişan halde bulduğu Rivers ailesine sığınır. Burada öğretmenlik yapar ve tesadüfen, onların uzak akrabası olduğunu ve büyük bir mirasa konduğunu öğrenir. Kuzeni St. John Rivers, onunla evlenip misyoner olarak Hindistan'a gitmeyi teklif eder ama Jane, bunun bir aşk evliliği olmadığını bilir.
İçinden gelen bir sesle Rochester'ı aramaya karar veren Jane, Thornfield'a döndüğünde malikânenin yangında harabeye döndüğünü ve Bertha Mason'ın öldüğünü öğrenir. Rochester yangında bir gözünü kaybetmiş ve diğerinin görme yetisi zayıflamıştır. Artık önlerinde hiçbir engel kalmayan Jane ve Rochester, eşit bireyler olarak evlenirler ve mutlu bir hayata başlarlar.
Jane Eyre, yalnızca bir aşk hikâyesi değil, bir bireyin toplumun dayattığı sınırlara karşı verdiği içsel mücadelenin ve nihai özgürlüğünün destanıdır. Charlotte Brontë, Jane'in ağzından, "Ben bir kuş değilim ve hiçbir ağ beni tuzağa düşüremez. Ben özgür iradeli bağımsız bir insanım," diyerek romanın ruhunu özetler.