Güneş Sistemi'nin en büyük, en görkemli ve belki de en gizemli gezegeni Jüpiter, binlerce yıldır insanlığın ilgisini çekiyor. Adını Roma mitolojisindeki tanrıların kralından alan bu dev gaz gezegen, sadece boyutlarıyla değil, dinamik yapısı ve etkileyici uydu ailesiyle de bilim dünyasını şaşırtmaya devam ediyor.
Jüpiter'in ölçekleri gerçekten "devasa" kelimesini hak ediyor:
Jüpiter'in en ikonik özelliği, gezegenin güney yarımküresinde hüküm süren Büyük Kırmızı Leke'dir. Bu devasa antisiklonik fırtına o kadar büyüktür ki, içine iki ila üç Dünya sığabilir. İlk olarak 17. yüzyılda gözlemlenen bu fırtınanın en az 400 yıldır devam ettiği düşünülüyor, ancak son yıllarda küçülme eğiliminde olduğu gözlemlenmiştir.
Jüpiter, "gaz devi" sınıfına ait bir gezegendir, yani Dünya gibi katı bir yüzeyi yoktur. Gezegenin %90'ı hidrojen, %10'u helyumdan oluşur, eser miktarda metan, su buharı, amonyak ve silikatlar bulunur.
Atmosferdeki renkli bantlar, farklı enlemlerde farklı yönlerde esen son derece güçlü jet akımlarından kaynaklanır. Bu rüzgarlar saatte 600 km hıza ulaşabilir.
Jüpiter'in manyetik alanı Güneş Sistemi'ndeki en güçlü manyetik alandır. Dünya'nın manyetik alanından yaklaşık 20.000 kat daha güçlü olan bu alan, gezegenin çevresinde devasa bir manyetosfer oluşturur. Ayrıca, Satürn'ünkiler kadar belirgin olmasa da, Jüpiter'in de toz ve kaya parçacıklarından oluşan soluk halkaları vardır.
Jüpiter'in 95 onaylanmış uydusu vardır, ancak en ünlüleri Galileo Galilei tarafından 1610'da keşfedilen dört büyük uydusudur:
Jüpiter'in devasa kütleçekimi, Güneş Sistemi'ndeki birçok asteroit ve kuyrukluyıldızın yörüngesini değiştirerek adeta bir "kozmik süpürge" görevi görür. Bilim insanları, Jüpiter'in bu özelliği sayesinde Dünya'ya çarpan göktaşı sayısının azaldığını ve bunun yaşamın gelişimine katkıda bulunmuş olabileceğini düşünüyor.
Jüpiter, tarih boyunca çıplak gözle gözlemlenebilen bir gezegen olmuştur. Ancak modern keşifler, 1970'lerdeki Pioneer ve Voyager uzay araçlarıyla başladı. 1995-2003 arasında gezegenin yörüngesinde dönen Galileo uzay aracı, bilgilerimizi büyük ölçüde genişletti. Şu anda ise Juno uzay aracı (2016'dan beri) Jüpiter'in manyetik alanını, yerçekimini, atmosferini ve iç yapısını detaylı bir şekilde inceliyor.
Jüpiter, Güneş Sistemi'mizin oluşumuna dair ipuçları taşıyan, dinamik ve sürekli değişen bir dünyadır. Hem güzelliği hem de bilimsel önemiyle, uzay meraklılarının ve araştırmacıların ilgisini çekmeye devam edecek gibi görünüyor.