Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal, idari ve hukuki düzeninde merkezi bir rol oynayan “kadı”, günümüzün hakim, noter ve belediye başkanı görevlerini bir arada yürüten çok yönlü bir devlet görevlisiydi. Bu makalede, kadılık müessesesinin anlamını, tarihsel gelişimini ve geniş yetkilerini inceleyeceğiz.
Kadı, İslam hukukuna (şeriat) göre yargılama yetkisini haiz, devlet tarafından atanan bir hukuk ve idare adamıdır. Kelime anlamı olarak Arapça "kada" (hüküm vermek) kökünden gelir. Osmanlı’da kadı, sadece bir yargıç değil, aynı zamanda bulunduğu kazanın (idari bölge) en yetkili mülki amiriydi.
Kadının sorumlulukları oldukça kapsamlıydı ve günlük hayatın hemen her alanına dokunuyordu. Görevlerini şu başlıklar altında toplayabiliriz:
Kadılar, medrese eğitimini tamamlamış, ilmiye sınıfına mensup müderrisler arasından seçilirdi. Kariyerleri dereceliydi:
Kadılar genellikle 1-2 yıl gibi kısa sürelerle görev yapar ve sonra başka bir kazaya atanırdı. Bu, tarafsızlığı korumak ve yerel ilişkiler geliştirmesini önlemek içindi.
17. yüzyıldan itibaren merkezi otoritenin zayıflaması, rüşvet ve kayırmanın artması, tımar sisteminin bozulması gibi sebeplerle kadılık müessesesi de etkinliğini yitirmeye başladı. Tanzimat Fermanı (1839) ve sonrasında yapılan reformlarla kadıların idari ve belediye yetkileri yeni kurulan kurumlara devredildi. Yargı yetkisi ise modern “nizamiye mahkemeleri”ne bırakıldı. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadılık kurumu tamamen lağvedilerek yerini modern hukuk sistemine ve hakimlere bıraktı.
Kadı, Osmanlı’yı “hukuk devleti” yapan ve taşrada merkezi otoriteyi temsil eden çok önemli bir figürdü. Sadece mahkeme kararı veren değil, toplumsal düzeni, ekonomik dengeyi ve kamu hizmetlerini de kontrol eden bu müessese, Osmanlı adalet ve yönetim anlayışının somut bir yansımasıydı. Günümüz hukuk ve idare sistemini anlamak için kadılık kurumunu bilmek, tarihsel bir anahtar sunar.