Edebiyat tarihimizde, dönemin siyasi ve sosyal olaylarını en sivri dille eleştiren, mizahı bir silah gibi kullanan isimlerin başında Refik Halid Karay gelir. Onun bu yönünü en iyi yansıtan eserlerden biri de hiç şüphesiz Kirpi’nin Dedikleri'dir. Bu eser, sadece bir fıkra derlemesi değil, II. Meşrutiyet döneminin çalkantılı atmosferine tutulmuş keskin, dürüst ve son derece eğlenceli bir aynadır.
Refik Halid Karay, 1908'de ilan edilen II. Meşrutiyet’in getirdiği nispi özgürlük ortamında gazeteciliğe atılır. “Kirpi” takma adıyla, önce Servet-i Fünun dergisinde, sonra da Son Havadis gazetesinde yazdığı kısa, sert ve nükteli siyasi fıkralarla kısa sürede tanınır. “Kirpi” adı, yazılarının diken diken ve rahatsız edici olmasından gelir. Karay, bu yazılarla iktidardaki İttihat ve Terakki Fırkası’nı, dönemin yolsuzluklarını, sosyal dengesizlikleri ve gündelik hayatın tuhaflıklarını hiç çekinmeden eleştirir.
Kirpi’nin Dedikleri, bu fıkraların 1908-1911 yılları arasında derlenmesiyle oluşmuştur. Refik Halid’in üslubu bu eserde tüm çarpıcılığıyla ortaya çıkar:
Eserde, dönemin ünlü bir paşasının atılganlığı şöyle hicvedilir: “Paşa hazretleri, kendilerine ‘şecaat’ arz olunduğu vakit, sıçrayıp atıldıkları yerde, şahsî menfaatlerini görürlerse, derhal ‘keramet’ gösterirler!” Bu cümle, övgü gibi görünen sözlerle nasıl ağır bir eleştiri yapılabileceğinin mükemmel bir örneğidir.
Bu kadar sivri ve etkili bir dilin bedeli ağır olur. İttihat ve Terakki yönetimi, Kirpi’nin Dedikleri’nden son derece rahatsızdır. Refik Halid Karay’ın eleştirileri, onun 1913’te, Mahmut Şevket Paşa suikastı bahane edilerek, Sinop’a sürgüne gönderilmesinin önemli nedenlerinden biri olur. Yazar, “Kirpi” lakabıyla özdeşleşir ve bu sürgün, onun hayatının dönüm noktalarından birini oluşturur.
Kirpi’nin Dedikleri, Türk edebiyatında siyasi mizah ve eleştirel fıkra türünün kilometre taşlarından biridir. Refik Halid Karay, bu eserle:
Kirpi’nin Dedikleri, güncelliğini ve keskinliğini asla yitirmeyen bir klasiktir. Refik Halid Karay’ın “dikenli” kalemi, okuru yüz yıldan fazla bir süre öncesine götürürken, aslında insan ve iktidar hallerinin ne kadar evrensel olduğunu gösterir. Siyaset, eleştiri ve edebiyat meraklılarının mutlaka okuması gereken, her satırında zekâ pırıltısı bulunan bir başyapıttır. 🤓📚