Kişileştirme (Teşhis), edebiyatta ve dilde sıkça kullanılan bir söz sanatıdır. Bu sanat, insan dışındaki varlıklara, cansız nesnelere veya soyut kavramlara insana özgü nitelikler vermek, onları bir insan gibi düşünmek ve davrandırmaktır.
Kişileştirmenin Amacı Nedir?
Kişileştirme, anlatımı daha etkileyici, canlı ve duygusal hale getirmek için kullanılır. Okuyucunun veya dinleyicinin hayal gücüne hitap eder ve soyut şeyleri somutlaştırarak onları daha kolay anlaşılır kılar.
Kişileştirme Nasıl Yapılır?
Kişileştirme genellikle şu yollarla yapılır:
- İnsana özgü davranışlar vermek: "Rüzgar şarkı söylüyordu." cümlesinde rüzgar, insan gibi şarkı söyleyebilen bir varlık olarak tasvir edilmiştir.
- İnsana özgü duygu ve düşünceler vermek: "Bulutlar hüzünle ağlıyordu." cümlesinde bulutlara hüzün duygusu ve ağlama eylemi yüklenmiştir.
- İnsan gibi konuşturmak: Fabl türündeki hikayelerde hayvanların konuşması buna en güzel örnektir.
Kişileştirme Örnekleri
- "Güneş, sabahı selamlıyor." (Güneşe, insan gibi selamlama davranışı verilmiş.)
- "Deniz, kıyıya vurarak hıçkırıyordu." (Denize, hıçkırık gibi bir duygu durumu yüklenmiş.)
- "Yapraklar, rüzgarla dans ediyordu." (Yapraklara, dans etme eylemi verilmiş.)
- "Ağaçlar, sonbaharın gelişine ağlıyordu." (Ağaçlara, üzülme ve ağlama duygusu verilmiş.)
Kişileştirme ile Benzetme Arasındaki Fark
Bu iki kavram bazen karıştırılabilir. Temel fark şudur:
- Benzetmede, bir varlık başka bir varlığa benzetilir. Örneğin; "Aslan gibi güçlü bir çocuk." Burada sadece bir kıyaslama vardır, çocuk aslan gibi davranmaz.
- Kişileştirmede ise varlık, bizzat bir insan gibi davranır, hisseder veya konuşur. Örneğin; "Aslan, ormanın kralı olduğunu iddia ediyordu." Burada aslana insani bir eylem (iddia etmek) yüklenmiştir.
Sonuç olarak, kişileştirme; anlatımı güzelleştiren, duygu ve hayal gücü katabilen çok güçlü bir edebi sanattır. Onu fark etmek, bir metni daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olur.