İslam dini, inananlar için hayatın her alanına rehberlik eden bir yaşam biçimi sunar. Bu rehberliğin en temel iki kaynağı, hiç şüphesiz Yüce Allah'ın kelamı Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünnetidir. "Kuran ve sünnete uygunluk", bir Müslüman'ın inancını, ibadetini, ahlakını ve günlük yaşamını şekillendirmede başvurduğu en kritik ölçütlerdir. Bu yazıda, bu iki kaynağın birbirini tamamlayan rolünü ve pratik hayattaki anlamını ele alacağız.
Kur'an, İslam'ın ana kitabı ve değişmez anayasasıdır. Sünnet ise, Kur'an'ın açıklayıcısı, pratik hayata uygulanışının canlı örneği ve Peygamberimiz'in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan rehberliğidir. Birbirinden ayrı düşünülemezler. Nitekim Kur'an'da, Peygamber'e itaatin emredilmesi ve onun "güzel örnek" olarak takdim edilmesi, sünnetin otoritesini de ortaya koyar.
Bir düşünce, söz veya eylemin "Kuran ve sünnete uygun" olması demek, bu iki temel kaynağın;
Namaz, oruç, zekat gibi temel ibadetlerin nasıl yerine getirileceği, detaylı bir şekilde sünnetle belirlenmiştir. Bir ibadetin makbul olması için hem Kur'an'da emredilmiş olması hem de Peygamberimiz'in gösterdiği ve öğrettiği şekilde ifa edilmesi esastır. Bu, ibadetlerde bid'atten (sonradan çıkarılmış, aslı olmayan şeyler) kaçınmayı gerektirir.
Kur'an'ın genel ahlaki ilkeleri (doğruluk, merhamet, adalet, sabır), Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hayatında somutlaşmıştır. Ticarette, komşulukta, aile hayatında, kriz anlarında nasıl davranılacağına dair sünnet, bir Müslüman için en güvenilir yol haritasıdır. Bu alandaki uygunluk, "Peygamber gibi yaşamak" çabasıdır.
Modern çağda karşılaşılan yeni meselelerde (teknoloji, finans, sosyal ilişkiler) "Kuran ve sünnete uygunluk", kaynakların lafzından ziyade makasıd-ı şeriayı (dinin temel amaçlarını: can, akıl, din, mal, nesil emniyetini korumak) gözeten bir anlayışla ele alınır. İslam alimleri, bu iki kaynağın ışığında içtihat ederek (hüküm çıkararak) çağın sorularına cevap ararlar.
"Kuran ve sünnete uygunluk", İslami kimliğin ve sağlam bir dini hayatın olmazsa olmaz şartıdır. Bu, körü körüne bir taklit değil, bilinçli bir itaat ve örnek alma sürecidir. Müslümanlar, bu iki kutlu kaynağa sımsıkı sarılarak, dünya ve ahiret saadetini hedefleyen bir yolculuğa çıkabilirler. Nihai hedef, Kur'an'ın ifadesiyle "Allah'ın ve Resul'ünün emrine itaat ederek" dosdoğru bir çizgide yürümektir.