Dinler tarihi boyunca, kutsal metinlerin hitap ettiği kitle ve mesajlarının kapsamı tartışma konusu olmuştur. Evrensellik kavramı, bir metnin veya öğretinin yalnızca belirli bir topluma, coğrafyaya veya zamana değil, tüm insanlığa hitap etmesi, onun sorunlarına çözüm sunması ve değerlerini aşan bir zamansızlık taşıması anlamına gelir. Kuran-ı Kerim de İslam inancının merkezinde yer alan ve bu sorgulamaya sıklıkla tabi tutulan bir metindir.
Kuran-ı Kerim, kendi tanımı ve hitap şekli üzerinden önemli ipuçları verir:
Kuran'ın 7. yüzyıl Arap toplumunda inmiş olması, onun evrenselliği önünde bir engel olarak görülebilir. Ancak İslam teolojisine göre bu, mesajın ilk muhatabı olmasından kaynaklanır. Kuran, o dönemin dilini, örflerini ve anlayışını bir iletişim aracı olarak kullanmış, ancak verdiği temel mesajlar (tek tanrı inancı, ahlak, adalet, ölüm sonrası hayat) ile evrensel bir çerçeve çizmiştir. Örneğin, kölelik gibi o döneme ait bir kurumu doğrudan ortadan kaldırmak yerene, onu ıslah edici ve zamanla yok olmaya yönelik prensipler getirmiştir.
Kuran'ın evrenselliği konusunda farklı görüşler mevcuttur:
"Kuran-ı Kerim evrensel midir?" sorusu, aslında hem inançsal hem de akademik düzlemde cevaplanması gereken çok katmanlı bir sorudur. Kuran'ın kendi metnindeki evrensel iddia açıktır. Ancak bu iddianın pratikte nasıl anlaşıldığı ve uygulandığı, Müslüman toplumların yorumları, içtihatları ve tarihsel tecrübeleriyle şekillenmiştir. Günümüzde, küresel etik, insan hakları, bilimsel gelişmeler ve çok kültürlülük bağlamında Kuran'ın evrensel mesajının nasıl okunacağı, Müslüman entelektüeller ve toplumlar arasında en canlı tartışma konularından birini oluşturmaya devam etmektedir.
Bu nedenle, Kuran'ın evrenselliği, sabit bir durumdan ziyade, sürekli bir arayış, yorumlama ve anlamlandırma süreci olarak değerlendirilebilir.