Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin cephelerinden biri olan Irak Cephesi’nde, 1916 yılında kazanılan Kutül Amare Zaferi, Osmanlı ordusunun destansı direnişinin ve stratejik başarısının simgesidir. İngiliz kuvvetlerinin ağır yenilgisiyle sonuçlanan bu muharebe, Çanakkale’den sonra Türk askerinin en parlak başarılarından biri olarak tarihe geçmiştir.
İngilizlerin başlıca amacı, petrol yatakları açısından zengin Musul ve Bağdat bölgelerini ele geçirerek Osmanlı’yı Ortadoğu’dan çıkarmak ve Hindistan yolunu güvence altına almaktı. 1915’te General Townshend komutasındaki İngiliz-Hint ordusu Bağdat’a ilerlerken, Selman-ı Pak Muharebesi’nde durdurulmuş ve geri çekilerek Kutül Amare kasabasına sığınmıştı.
6. Ordu Komutanı Mirliva Halil Paşa (Kut) ve Colmar von der Goltz Paşa’nın (Alman askeri danışman) komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, Townshend’in birliklerini Kut’ta kuşatma altına aldı. Yaklaşık 147 gün süren kuşatma boyunca:
29 Nisan 1916’da General Townshend ve 13.300 asker teslim oldu. Bu zaferle:
Ne yazık ki bu büyük zafer kalıcı olamadı. Goltz Paşa’nın tifüsten vefatı, takviye alamayan Osmanlı ordusunun yıpranması ve İngilizlerin toparlanması sonucu, 1917’de Bağdat kaybedildi. Cumhuriyet döneminde ise zafer, İngilizlerle kurulmaya çalışılan diplomatik ilişkiler nedeniyle uzun süre resmi tarih yazımında fazla vurgulanmadı. Ancak son yıllarda yeniden hatırlanmaya ve anılmaya başlanmıştır.
Kutül Amare, imkânsızlıklar içinde verilen bir direniş ve strateji başarısıdır. Sadece askeri bir muharebe değil, Osmanlı’nın son dönemdeki azmini gösteren bir psikolojik zaferdir. Türk ve İslam coğrafyasında unutulmayan bu destan, askeri tarih açısından incelenmeye değer bir örnek teşkil etmektedir.
“Kutül Amare, Çanakkale’nin Irak’taki yankısıdır.” – Tarihçi İlber Ortaylı