Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un 2008 yılında yayımlanan Masumiyet Müzesi, sadece bir roman değil, aynı zamanda gerçek hayatta İstanbul'da açılan bir müzenin de ilham kaynağı oldu. Roman, 1970'ler İstanbul'unda başlayan ve 2000'lere uzanan, tutkulu, takıntılı ve imkânsız bir aşk hikâyesini, toplumsal değişim ve hafıza temalarıyla harmanlayarak anlatır.
1975 İstanbul'unda, Kemal, nişanlısı Sibel'le çıktığı alışverişte tesadüfen kuzeni Füsun'la karşılaşır. Aralarında tutkulu bir ilişki başlar. Kemal için Füsun, kaybetmeye tahammül edemediği bir tutkuya dönüşür. Ancak toplumsal konumları ve Kemal'in nişanlı olması bu ilişkiyi imkânsız kılar.
Füsun aniden ortadan kaybolunca, Kemal derin bir yasa bürünür. Ona duyduğu özlemi, Füsun'la ilişkisini hatırlatan her türlü eşyayı - bir sigara izmariti, bir küpe, bir bardak - toplayarak dindirmeye çalışır. Bu nesneler, zamanla takıntılı bir koleksiyona ve nihayetinde bir "müze"ye dönüşür. Kemal, hayatının geri kalanını bu aşkın ve kaybın müzesini kurmaya adar.
Roman, Kemal'in Füsun'dan kalan 4213 parça eşyayı sergilediği "Masumiyet Müzesi"ni kurmasıyla sonlanır. Bu müze, sadece bir aşkın değil, aynı zamanda İstanbul'un, Türkiye'nin ve bir dönemin kaybolan zamanının da müzesidir.
Orhan Pamuk, romanı yazarken aynı zamanda Çukurcuma'da bir müze kurmak için eşya toplamaya başladı. Romanın yayımlanmasından dört yıl sonra, 2012'de İstanbul Çukurcuma'da gerçek "Masumiyet Müzesi" kapılarını açtı. Müzede, romanda bahsedilenler gibi binlerce sıradan nesne sergilenmekte ve ziyaretçilere romanın atmosferini fiziksel olarak deneyimleme fırsatı sunmaktadır. Müze, 2014 yılında "Avrupa Yılın Müzesi Ödülü"nü kazanmıştır.
Masumiyet Müzesi, klasik bir aşk hikâyesinin çok ötesinde, tutku, koleksiyonculuk, hafıza ve aidiyet üzerine derinlemesine düşündüren bir başyapıttır. Pamuk, kelimelerle kurduğu dünyayı, gerçek bir müze ile somutlaştırarak edebiyat ve sanat arasındaki sınırları benzersiz bir şekilde aşmıştır. Roman, okuyucuyu, kaybolan zamanın ve duyguların izini, en sıradan nesnelerde dahi aramaya davet eder.
📍 Not: Eğer yolunuz İstanbul'a düşerse, hikâyenin ruhunu fiziksel olarak hissetmek için Çukurcuma'daki müzeyi ziyaret edebilirsiniz.