Mevlana Celaleddin Rumi, insanlık tarihinin en etkileyici manevi şahsiyetlerinden ve düşünürlerinden biridir. Onun öğretileri, yüzyıllar sonra bile tüm dünyada yankılanmaya devam ediyor. Peki, bu büyük bilge ne zaman yaşadı? Cevap, 13. yüzyılın çalkantılı ama bir o kadar da ilham verici ortamında gizli.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, 30 Eylül 1207 tarihinde, günümüzde Afganistan sınırları içinde kalan Belh şehrinde dünyaya geldi. 17 Aralık 1273'te ise, hayatının büyük bölümünü geçirdiği ve türbesinin de bulunduğu Konya'da vefat etti. Yani, 66 yıllık bir ömre, asırlara sığmayacak bir miras sığdırdı.
Rumi'nin ömrü, Anadolu ve İslam coğrafyasında büyük değişimlerin yaşandığı bir döneme denk gelir:
Ailesiyle birlikte Belh'ten ayrılıp Bağdat, Şam üzerinden nihayet Karaman'a, sonrasında ise Konya'ya yerleşti.
Bu tarih, Rumi'nin hayatındaki en önemli dönüşüm noktasıdır. Şems ile olan manevi dostluğu, onu saygın bir din aliminden, aşk ve vecd ile dolup taşan bir gönül şairine dönüştürdü.
Bu olgunluk döneminde, başta Mesnevi olmak üzere, Divan-ı Kebir ve Fihi Ma Fih gibi tüm insanlığa hitap eden eserlerini verdi.
Mevlana, 17 Aralık 1273'te Konya'da hakka yürüdü. Vefatını "sevgiliye (Allah'a) kavuşma" anlamında bir "düğün gecesi" olarak nitelendirdiği için, vefat yıldönümleri "Şeb-i Arus" olarak anılır.
Mevlana, 13. yüzyılda yaşamış olsa da, öğretileri zaman ve mekan sınırlarını aşmıştır. Hoşgörü, sevgi, insanın içsel yolculuğu ve birliğe çağrı temaları, günümüzde dünyanın dört bir yanında, farklı din ve kültürlerden insanlara ilham vermeye devam etmektedir. Onun "Gel, ne olursan ol yine gel" çağrısı, aslında her çağa hitap eden evrensel bir mesajdır.
Sonuç olarak, Mevlana Celaleddin Rumi, 1207-1273 yılları arasında, Orta Çağ'ın en hareketli coğrafyalarından birinde yaşamış; ancak aşk, akıl ve ruhun diliyle, insanlığa zamansız bir armağan bırakmıştır. 🕊️