Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemine damga vuran, dünya mimarlık tarihinin en büyük ustalarından biri olan Mimar Sinan, "Koca Sinan" veya "Mimar Sinan" olarak anılır. Yalnızca bir mimar değil, aynı zamanda bir mühendis, şehir plancısı ve sanatçıdır. Onun eserleri, günümüzde bile hayranlık uyandıran bir teknik mükemmellik, estetik derinlik ve ilahi bir ahenk taşır.
Mimar Sinan, 1490 yılında Kayseri'nin Ağırnas köyünde (muhtemelen Ermeni veya Rum asıllı) bir Hristiyan ailede dünyaya geldi. 1512'de devşirme sistemiyle İstanbul'a getirildi, İslam'ı kabul etti ve askeri mühendislik eğitimi aldı. Yeniçeri Ocağı'na katılarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde birçok sefere katıldı. Bu seferlerde köprü, kale, istihkam gibi yapılar inşa ederek mühendislik ve organizasyon becerilerini geliştirdi.
1538'de, Mimarbaşı olarak atanmasıyla, ömrünün sonuna kadar sürecek 50 yıllık muhteşem verimlilik dönemi başladı.
Mimar Sinan, kendi deyimiyle mimarlık kariyerini üç büyük eserle "çıraklık", "kalfalık" ve "ustalık" dönemlerine ayırır:
Mimar Sinan'ın eserlerinin tam sayısı tartışmalı olsa da, tezkirelerinden (biyografik eserler) ve tarihi kayıtlardan çıkarılan genel kabul görmüş rakamlar şöyledir:
Toplamda 375'ten fazla yapıya imza attığı düşünülmektedir.
Mimar Sinan, Osmanlı mimarisini bir gelenek haline getirerek "klasik üslup"u yarattı. Eserlerinde;
Mimar Sinan, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da vefat etti ve Süleymaniye Külliyesi'nin bahçesindeki sade türbesine defnedildi. Ardında, sadece taştan değil, bilgelikten ve sanattan örülmüş bir medeniyet bıraktı. "Koca" unvanı, sadece yaşından değil, bilgeliğinden, görüşünün genişliğinden ve bıraktığı "koca" mirasından gelir. Bugün İstanbul'un ve Türkiye'nin dört bir yanında onun eserleriyle yaşamaya devam ediyoruz.