Modern tiyatro, 19. yüzyılın sonlarından itibaren geleneksel tiyatro anlayışından kopuşu ifade eder. Bu dönemde, toplumsal değişimler, bireyin iç dünyası ve yeni estetik arayışlar ön plana çıkmıştır. İşte bu süreçte ortaya çıkan başlıca modern tiyatro türleri:
Realist tiyatro, günlük yaşamı olduğu gibi sahnelemeyi amaçlar. Diyaloglar doğal, dekorlar ayrıntılı ve karakterler sıradan insanlardır. Toplumsal sorunlar ve bireyin toplum içindeki çelişkileri ele alınır.
Realizmin bir adım ötesidir. İnsan davranışlarının kalıtım ve çevre tarafından belirlendiğini savunur. Karakterler, sosyal ve biyolojik koşulların bir ürünü olarak sunulur.
Gerçekliğin olduğu gibi değil, sanatçının içsel tepkileriyle yeniden şekillenmiş halini yansıtır. Duygular, korkular ve öznel deneyimler abartılı ve çarpıtılmış bir biçimde sahneye taşınır.
Seyircinin oyuna duygusal olarak değil, eleştirel ve akılcı bir mesafeden bakmasını hedefler. Oyuncular seyirciyle doğrudan iletişim kurabilir, sahne üzerinde açıklamalar yapılır. Bu yönteme "yabancılaştırma efekti" denir.
İnsan varoluşunun anlamsızlığını ve iletişimsizliği vurgular. Geleneksel olay örgüsü, mantıklı diyaloglar ve karakter gelişimi reddedilir. Yerine soyut, tekrarlayan ve çoğu zaman komik ama aynı zamanda hüzünlü bir anlatım kullanılır.
Görünen gerçekliğin ardındaki derin anlamları ve ruh halini semboller aracılığıyla ifade eder. Gerçeküstü ve şiirsel bir dil kullanılır.
Bu tür, sanatçının iç dünyasını ve duygusal tepkilerini ön planda tutar. Gerçeklik, sanatçının gözüyle çarpıtılarak ve abartılarak verilir. Dekorlar ve oyunculuk stilize edilmiştir.
Modern tiyatro türleri, tek bir doğru anlatım biçimi olmadığını göstermiştir. Her biri, insan deneyimini farklı bir pencereden ele alarak tiyatro sanatının sınırlarını genişletmiş ve günümüz tiyatrosunun zenginleşmesine katkıda bulunmuştur.