Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemine damga vuran Kanuni Sultan Süleyman, tarih kitaplarında genellikle bir hükümdar, komutan ve devlet adamı olarak anılır. Ancak onun bir de sanat ve edebiyat dünyasına uzanan, oldukça mahir bir yönü vardı: Şairliği. İşte "Muhibbi" mahlası, bu büyük padişahın duygu dünyasını ve zarif kalemini keşfetmemizi sağlayan bir anahtardır.
Kanuni Sultan Süleyman, saltanatı boyunca devleti siyasi ve askeri alanda zirveye taşırken, aynı zamanda kültür ve sanatın da hamisi oldu. Kendisi de iyi bir eğitim almış, Arapça ve Farsça bilen, şiire ve edebiyata ilgi duyan bir entelektüeldi. "Muhibbi" mahlası, "seven, dost, aşık" anlamlarına gelir ve onun bu samimi, insani yönünü öne çıkarır. Divan edebiyatı geleneğinde şairlerin gerçek isimlerini kullanmayıp mahlas (takma ad) benimsemesi yaygın bir uygulamaydı ve Sultan Süleyman da bu geleneğe uydu.
Kanuni, "Muhibbi" mahlasıyla oldukça hacimli bir divan oluşturmuştur. Bu divanda;
Muhibbi'nin en meşhur beyitlerinden biri, aynı zamanda onun sanata ve sanatçıya verdiği değeri de gösterir:
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."
Bu beyit, dünyadaki tüm zenginlik ve gücün (devletin) yanında, bir nefeslik sağlığın kıymetini vurgulayarak evrensel bir gerçeği dile getirir.
Muhibbi mahlası ve Kanuni'nin şiirleri, bize şunları gösterir:
"Muhibbi", Kanuni Sultan Süleyman'ın tahtın ve kılıcın gölgesinde kalmış, kaleminin ve gönlünün sesidir. Bu mahlas, onu yalnızca "Muhteşem Süleyman" olarak değil, aynı zamanda "Seven Süleyman" olarak da anlamamızı sağlar. Tarih, bazen rakamlarla ve savaşlarla yazılır; ancak şiirler ve mahlaslar, o tarihin ruhunu ve insanını anlamak için eşsiz birer kaynaktır.
Kanuni'nin, yani Muhibbi'nin divanı, bugün hâlâ edebiyat araştırmacıları ve tarih meraklıları tarafından okunmakta ve bu büyük hükümdarın iç dünyasına açılan bir pencere olmaya devam etmektedir.