Osmanlı tarihinin en parlak dönemine damgasını vuran, devleti siyasi, askeri ve kültürel açıdan zirveye taşıyan bir sultan: Muhteşem Süleyman. Batı'da "Muhteşem" (The Magnificent), Doğu'da ise "Kanuni" (Yasa Koyucu) unvanlarıyla anılan I. Süleyman, 46 yıllık saltanatıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun en uzun süre tahtta kalan padişahıdır.
1520'de babası Yavuz Sultan Selim'in vefatı üzerine henüz 26 yaşında tahta çıkan Süleyman, Avrupalıların kendisine verdiği "Muhteşem" unvanını, hem askeri başarıları hem de devletin gösterişli ve ihtişamlı görünümü sayesinde kazanmıştır. Saltanatı, Osmanlı'nın altın çağı (1520-1566) olarak kabul edilir.
Kanuni, ordusunun başında bizzat seferlere çıkan bir "ordu-padişah"tı. Onun döneminde Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı.
Doğu'da daha çok "Kanuni" unvanıyla anılmasının nedeni, onun adaletli yönetimi ve hukuk alanındaki düzenlemeleridir. Özellikle örfi hukuk alanında yaptığı kapsamlı kanun düzenlemeleri (Sultan Süleyman Kanunnameleri), yüzyıllar boyunca yürürlükte kalmıştır. Adalete verdiği önem, halk arasında onu efsanevi bir figüre dönüştürmüştür.
Muhteşem Süleyman'ın saltanatı, aynı zamanda bir kültür ve sanat patlamasına sahne oldu. Başta Mimar Sinan olmak üzere birçok sanatçı ve bilim insanı bu dönemde yetişti.
Kanuni dönemi, padişahın nikahlı eşi Hürrem Sultan (Roxelana) ile olan ilişkisi ve bunun saray protokolündeki değişikliklere etkisiyle de dikkat çeker. Harem politikasının ön plana çıkması, sonraki yüzyıllar için önemli bir dönüm noktası olarak yorumlanır.
72 yaşında, son seferi olan Zigetvar Seferi (1566) sırasında hayatını kaybeden Muhteşem Süleyman'ın ölümü, askerlerin moralinin bozulmaması için bir süre gizlendi. Naaşı İstanbul'a getirilerek, kendi adına yaptırdığı Süleymaniye Camii'nin avlusundaki türbeye defnedildi.
Muhteşem Süleyman, Osmanlı'yı sadece toprak olarak değil, bir "dünya imparatorluğu" haline getirerek siyasi, hukuki, askeri ve kültürel miras bırakmıştır. Onun dönemi, hem Osmanlı tarihçileri hem de dünya tarihi için, gücün ve ihtişamın sembolik bir çağı olarak anılmaya devam etmektedir.