Uluslararası ilişkilerin ve diplomasinin en temel ilkelerinden biri olan mütekabiliyet esası, devletler arasındaki ilişkilerde karşılıklılık ve denklik prensibini ifade eder. Basitçe söylemek gerekirse, "sen bana nasıl davranırsan, ben de sana öyle davranırım" mantığına dayanır. Bu ilke, hem devletler arasındaki resmi ilişkileri hem de vatandaşların yabancı ülkelerdeki hak ve yükümlülüklerini düzenler.
Bir devletin, başka bir devletin kendi vatandaşlarına veya kurumlarına uyguladığı muameleyi aynı şekilde o devletin vatandaşlarına uygulamasıdır. Bu genellikle somut uygulamalarda görülür.
Bir devletin, başka bir devletin hukuk sisteminde tanınan hakların kendi hukuk sisteminde de tanınmasını şart koşmasıdır. Daha çok hukuki tanıma ve uygulama ile ilgilidir.
Mütekabiliyet, devletler arasındaki eşitlik ve egemenlik ilkelerinin pratikteki yansımasıdır. Küçük-büyük devlet ayrımı yapmadan, tüm devletlerin uluslararası alanda eşit muamele görmesi gerektiği fikrini pekiştirir. Bu ilke olmadan, uluslararası hukukun istikrarlı ve adil bir şekilde işlemesi oldukça zorlaşır.
Mütekabiliyet ilkesi evrensel olarak kabul görse de, bazı durumlarda eleştirilere maruz kalır:
Mütekabiliyet günlük diplomaside sıkça karşımıza çıkar:
Mütekabiliyet esası, uluslararası ilişkilerin dengeli ve öngörülebilir bir şekilde yürütülmesini sağlayan temel bir mekanizmadır. Hem işbirliğini teşvik eden olumlu uygulamalarda hem de anlaşmazlık durumlarında caydırıcı bir araç olarak işlev görür. Ancak, insani değerler ve uluslararası hukukun evrensel ilkeleri göz önünde bulundurularak esnek ve adil bir şekilde uygulanması, diplomasinin sağlıklı yürümesi için kritik öneme sahiptir.
Bu ilke, devletler arasında sadece bir "alışveriş" mantığından öte, karşılıklı saygı ve eşitliğin hukuki temelini oluşturarak küresel düzenin sürdürülebilirliğine katkıda bulunur.