“Napolyon Kompleksi”, boyu ortalamanın altında olan bireylerin, bu durumu telafi etmek için aşırı hırslı, saldırgan veya baskın bir kişilik sergilediği yönündeki popüler psikoloji inanışıdır. İsmini, tarihte kısa boylu olduğu düşünülen ancak aslında dönemine göre ortalama boyda olan Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'tan alır. Peki bu kompleks gerçek mi, yoksa bir efsaneden mi ibaret?
Kompleksin adı, Napolyon'un askeri ve politik başarılarının, boyundan duyduğu varsayılan bir aşağılık duygusunu telafi etme çabası olarak yorumlanmasından gelir. İlginç olan, Napolyon'un boyunun yaklaşık 1.68-1.70 cm olduğu ve o dönem Fransız ortalamasına çok yakın olduğudur. “Kısa” algısı, İngiliz propagandası ve farklı ölçü birimlerinden kaynaklanmış olabilir.
Terim, ilk kez 20. yüzyılın başlarında psikiyatri literatürüne girmiş, ancak Alfred Adler'in “aşağılık kompleksi” ve “telafi mekanizması” kavramlarıyla daha da popülerleşmiştir.
Güncel psikoloji, bu kompleksi tartışmalı ve genellikle bir stereotip (kalıp yargı) olarak görür. Bazı araştırmalar, kısa boylu erkeklerin sosyal durumlarda daha dominant veya saldırgan davranışlar sergileyebileceğini öne sürse de, bu durum:
Ancak, tüm kısa boylu bireylerin böyle bir kompleksi olduğu fikri, bilimsel olarak geçersiz ve zararlı bir genellemedir.
Kompleks, filmlerde, dizilerde ve edebiyatta sıklıkla işlenen bir karakter özelliği haline gelmiştir. Küçük ama son derece hırslı, güç düşkünü, öfkeli karakterler (“short man syndrome” olarak) bu stereotipi pekiştirir. Bu da toplumdaki önyargıyı besleyen bir döngü yaratır.
“Napolyon Kompleksi”, kökeni tartışmalı, bilimsel dayanağı zayıf ancak toplumsal etkisi güçlü bir popüler psikoloji kavramıdır. İnsan davranışını anlamak için basit ve fiziksel bir açıklama sunma cazibesi taşır, ancak gerçekte insan psikolojisi çok daha karmaşıktır. Kişiliği, tek bir fiziksel özelliğe indirgemek yerine, bütüncül bir bakış açısı benimsemek çok daha sağlıklı ve adil olacaktır.