Felsefe tarihinin en sert, en radikal ve en çok yanlış anlaşılan akımlarından biri olan nihilizm, genellikle umutsuzluk ve anarşiyle özdeşleştirilir. Oysa nihilizm, kökleri antik çağlara dayanan, sistematik bir "hiç"lik sorgulamasıdır. Özellikle "varlık yoktur" şeklindeki köktenci iddiasıyla, insanın inanç, değer ve bilgi sistemlerini temelden sarsmayı amaçlar. Bu yazıda, nihilizmin ne olduğunu, tarihsel gelişimini ve "varlık yoktur" önermesinin ardındaki düşünceyi inceliyoruz.
Nihilizm, Latince 'nihil' (hiç) kelimesinden türemiştir. Temelinde, mevcut olan inançları, değerleri, otoriteleri ve hatta varlığın kendisini reddetme yatar. Bir yıkım ve inkâr felsefesi olarak görülse de, aslında geleneksel kabullerin eleştirel bir sınamasıdır. Nihilizm tek bir forma sahip değildir; farklı türleri vardır:
Nihilist düşüncenin izleri, Gorgias gibi Sofistlere kadar sürülebilir. Gorgias'ın ünlü üçlü argümanı, ontolojik nihilizmin erken bir örneğidir:
Ancak nihilizm, modern çağda özellikle Friedrich Nietzsche ile birlikte felsefi gündemin merkezine oturmuştur. Nietzsche, nihilizmi "en ürkütücü misafir" olarak tanımlar ve Hristiyan ahlakının çöküşünün, insanlığı bir anlam boşluğuna (değerler nihilizmi) sürükleyeceğini öngörür. Ona göre, "Tanrı öldü" ve onunla birlikte dayandığımız tüm mutlak değerler anlamını yitirdi.
19. yüzyıl Rus edebiyatı, nihilizmi toplumsal bir fenomen olarak ele almıştır. Ecinniler ve Suç ve Ceza gibi eserlerde Dostoyevski, nihilizmin ahlaki ve toplumsal sonuçlarını derinlemesine işler. Karakterleri, "Tanrı yoksa her şey mubahtır" düşüncesiyle sınanır.
Bu radikal önerme, salt bir yokluk iddiasından ziyade, metafiziğin temel sorusuna verilen bir yanıttır. Geleneksel metafizik, "Varlık nedir?" sorusundan yola çıkar. Ontolojik nihilizm ise bu sorunun temelsiz olduğunu, çünkü sorunun öznesi olan "varlık"ın bir yanılsama olduğunu savunur. Bu görüşe göre:
Dolayısıyla "varlık yoktur" ifadesi, fiziksel dünyanın yok olduğunu değil, onu "varlık" olarak kavramsallaştırma biçimimizin temelsiz olduğunu söyler.
Nietzsche için nihilizm, insanlığın geçmesi gereken tehlikeli bir evredir; bir çöküş değil, bir arınma sürecidir. Geleneksel değerlerin çöküşünden doğan boşluk, üst-insan (Übermensch) kavramıyla kendi değerlerini yaratacak bireyin yolunu açar. Bu açıdan bakıldığında nihilizm, yıkıcı olduğu kadar yapıcı bir potansiyele de sahiptir.
Nihilizm, rahatsız edici bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. "Varlık yoktur" iddiası, bizi en temel kabullerimizi yeniden düşünmeye zorlar. Ancak birçok düşünür, bu radikal şüphenin bir çıkmaz değil, daha otantik, daha sorumlu ve daha yaratıcı bir varoluşun kapısını aralayabileceğini savunur. Anlamın olmaması, umutsuzluğa düşmek değil, kendi anlamımızı cesurca inşa etmek için bir davetiyedir.
Nihilizm, felsefenin karanlık sularında yapılan bir yolculuktur. Bu yolculuk, kimileri için bir uçurum, kimileri için ise özgürlüğe açılan bir kapı olarak görülür.