Günlük hayatta sıkça kullandığımız "normal" ve "anormal" kavramları, psikoloji biliminde nasıl tanımlanır? Bu ayrımı yaparken nelere dikkat edilir? İnsan davranışlarını etiketlerken kullandığımız bu kavramların arkasında yatan bilimsel ve kültürel dinamikleri birlikte inceleyelim.
Normal davranış, belirli bir toplumda, kültürde ve zaman diliminde çoğunluk tarafından kabul gören, beklenen ve uyumlu olarak değerlendirilen davranış örüntüleridir. Ancak bu tanım sabit değildir; dinamik ve görecelidir.
Anormal davranış, bireyin düşünce, duygu ve eylemlerinde gözlemlenen, işlevselliği bozan, sıkıntı yaratan ve toplumsal normlardan önemli ölçüde sapma gösteren kalıplardır. Psikolojide genellikle "psikopatoloji" ile ilişkilendirilir.
Nüfusun çok küçük bir yüzdesinde görülen davranışlar (örneğin, şizofrenide görülen bazı sanrılar). Ancak, nadir olan her şey anormal değildir (üstün zeka gibi).
Toplumun yazılı/yazısız kurallarından belirgin şekilde farklılaşma. Burada kültürel bağlam çok önemlidir.
Bireyin kendisi tarafından acı, ıstırap veya rahatsızlık olarak deneyimlenmesi. Depresyondaki derin üzüntü hali buna örnektir.
Bireyin günlük yaşamını sürdürmesini (çalışma, sosyalleşme, öz bakım) engellemesi. Ağır bir anksiyete bozukluğu kişiyi evden çıkamaz hale getirebilir.
Bireyin kendisine veya başkalarına yönelik tehlike oluşturma potansiyeli (nadiren tek başına kullanılır, diğer kriterlerle birlikte değerlendirilir).
Psikiyatri ve psikoloji alanında profesyoneller, anormal davranışları tanımlamak ve sınıflandırmak için DSM-5 (Amerikan Psikiyatri Birliği) veya ICD-11 (Dünya Sağlık Örgütü) gibi kılavuzları kullanır. Bu kılavuzlar, belirli semptom kümelerini, süreyi ve işlevsellikteki düşüşü göz önünde bulundurarak tanı koymayı standartlaştırmayı amaçlar.
"Normal" ve "anormal" arasındaki çizgi her zaman keskin ve net değildir. Bu ayrım, istatistik, kültür, bağlam ve işlevsellik gibi birçok faktörün kesişiminde şekillenir. Psikolojik değerlendirmelerde, davranışın kendisinden ziyade, onun kişinin yaşamında yarattığı sıkıntı ve işlev kaybı merkeze alınır. Anlayışlı ve damgalayıcı olmayan bir yaklaşım, ruh sağlığı konularını ele alırken en sağlıklı yoldur.
Not: Bu yazı genel bilgilendirme amaçlıdır. Kendinizde veya bir yakınınızda ruh sağlığına ilişkin endişeleriniz varsa, lütfen bir ruh sağlığı profesyoneline (psikiyatr veya klinik psikolog) başvurunuz.