Nükleer füzyon, hafif atom çekirdeklerinin birleşerek daha ağır bir çekirdek oluşturduğu ve bu süreçte muazzam miktarda enerjinin açığa çıktığı bir tepkimedir. Bu olay, Güneş'in ve diğer yıldızların enerji kaynağıdır. Plazma fiziği ise maddenin dördüncü hali olan plazmanın davranışını ve özelliklerini inceleyen bilim dalıdır. Bu iki alan birbiriyle derinden bağlantılıdır.
Füzyon için temel koşul, atom çekirdeklerinin birbirine yeterince yaklaşabilmesidir. Ancak çekirdekler pozitif yüklü olduğu için birbirlerini iterler. Bu itici elektrostatik kuvveti, Coulomb Bariyeri olarak adlandırılır. Bu bariyeri aşmak ve çekirdekleri birleştirmek için çok yüksek sıcaklık ve basınç gereklidir.
Örneğin, Güneş'teki füzyon tepkimesi şu şekildedir:
Burada H, hidrojen ve He, helyumu temsil eder. Tepkime sonucunda bir nötron ve çok büyük miktarda enerji açığa çıkar.
Füzyon tepkimelerinin kontrollü bir şekilde Dünya'da gerçekleşebilmesi için, yakıtın (genellikle döteryum ve trityum) plazma halinde olması gerekir. Plazma, atom çekirdeklerinin (iyonlar) ve elektronların serbestçe dolaştığı, yüksek derecede iyonlaşmış bir gaz halidir.
Plazma halindeki bir gaz, füzyon için gerekli olan üç temel koşulu sağlar:
Plazma fiziği olmadan kontrollü füzyon araştırmaları mümkün değildir. Bilim insanları, plazmayı sınırlandırmak ve kontrol etmek için iki ana yöntem üzerinde çalışır:
Plazma fiziğindeki en büyük zorluklardan biri, plazmanın kararsız davranışlarını (türbülans, instabiliteler) kontrol edebilmek ve enerji çıktısının, plazmayı sıcak tutmak için harcanan enerjiden daha fazla olduğu "ateşleme" (ignition) noktasına ulaşmaktır.
Nükleer füzyon, temiz ve sınırsız bir enerji vaadi sunar. Ancak bu vaadi gerçeğe dönüştürebilmek, plazma fiziğinin karmaşık problemlerini çözmeye bağlıdır. Plazmanın davranışını ne kadar iyi anlar ve kontrol edersek, füzyon enerjisine o kadar yaklaşırız. Bu nedenle, nükleer füzyon ve plazma fiziği ayrılmaz bir ikilidir.