Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 1922 yılında yayımlanan Nur Baba romanı, Türk edebiyatının en tartışmalı ve cesur eserlerinden biridir. Roman, dönemin İstanbul'unda bir Bektaşi tekkesini ve bu tekkenin şeyhi Nur Baba'nın etrafında dönen ilişkileri konu alır. Yazar, tasavvuf kurumunu ve dini istismar eden kişileri sert bir dille eleştirirken, toplumsal bir yozlaşmayı da gözler önüne serer.
Roman, realist-natüralist bir yaklaşımla yazılmıştır. Yakup Kadri, dönemin popüler konusu olan tekkeleri ve tasavvuf hayatını, idealize etmeden, olduğu gibi ve çoğu zaman karanlık yönleriyle anlatır. Eser, bir sosyal eleştiri ve ahlaki çöküş tablosudur. Yazarın amacı, gerçek bir Bektaşilik eleştirisinden ziyade, dini duyguların ve inanç sistemlerinin nasıl kişisel çıkarlar için sömürülebileceğini göstermektir.
Roman, varlıklı ve kırklı yaşlarında bir kadın olan Zehra'nın, Nur Baba'nın şeyhi olduğu Bektaşi tekkesine adım atmasıyla başlar. Zehra, hayatında bir boşluk ve manevi arayış içindedir. Nur Baba'nın karizması, sözleri ve ayinlerin büyüleyici atmosferi, Zehra'yı çok çabuk etkisi altına alır. Kısa sürede, Nur Baba'ya tam anlamıyla "teslim olur".
Nur Baba, Zehra'nın bu koşulsuz bağlılığını ve servetini sonuna kadar kullanır. Zehra, tekkeye büyük bağışlar yapar, elindeki mücevherleri ve varlıkları tekke uğruna harcar. Ancak Nur Baba'nın asıl amacı manevi değil, cismani ve maddidir. Zehra'ya olan ilgisi, onun serveti ve bedeniyledir. Bu süreçte Zehra'nın kızı Selma ve damadı, annelerinin bu tutkulu bağlılığının tehlikeli boyutlarını görür ve müdahale etmeye çalışırlar ancak başarısız olurlar. Zehra, ailesine karşı Nur Baba'yı seçer.
Zehra, her şeyini adadığı bu yolda, Nur Baba'nın kendisine olan "aşkının" sahte olduğunu, onun başka kadınlarla (hatta genellikle daha genç ve zengin müritlerle) ilişkilerini fark etmeye başlar. Tekkedeki diğer insanların ikiyüzlülüğünü ve dünyevi hırslarını görür. Büyük bir hayal kırıklığı ve ruhsal çöküntü yaşar. Sonunda, hem maddi hem manevi olarak tamamen tükenmiş, itibarını yitirmiş ve yalnız kalmış bir halde, tekkeden ve hayatından umudu keser. Roman, Zehra'nın trajedisiyle son bulur.
Nur Baba, sadece bir roman değil, aynı zamanda sosyolojik bir belgedir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun keskin gözlem gücü ve cesur üslubuyla kaleme aldığı bu eser, okuyucuyu bir yandan sürükleyici bir trajediye dahil ederken, bir yandan da din, iktidar, ahlak ve toplum üzerine derin düşüncelere sevk eder. Eser, Türk edebiyatında realist eleştiri geleneğinin kilometre taşlarından biri olarak kabul edilir.