Orta Çağ felsefesi, genellikle MS 5. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar uzanan dönemi kapsar. Bu dönemde felsefe, Antik Yunan mirasını devralmış, ancak onu yeni bir düşünce sistemi içinde –özellikle Hristiyan, İslam ve Yahudi teolojileriyle harmanlayarak– yeniden yorumlamıştır. Temel özelliklerini anlamak, felsefe tarihindeki bu kritik köprüyü kavramak için elzemdir.
Orta Çağ felsefesini şekillendiren birkaç temel unsur vardır:
Batı'da, Augustinus, Anselmus, Aquinolu Thomas gibi düşünürler, Platon ve Aristoteles’i Hristiyan inancıyla bağdaştırmaya çalıştı. Önemli tartışma konularından biri "Tümeller Tartışması"ydı: Soyut kavramlar (örneğin "insanlık", "iyilik") gerçekten var mıdır, yoksa sadece isimler midir? Bu, Realizm ve Nominalizm akımlarını doğurdu.
İslam dünyasında Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ (Avicenna), İbn Rüşd (Averroes) ve Gazâlî gibi filozoflar, Yunan metinlerini tercüme edip yorumladı. Akıl-vahiy ilişkisi, yaratılış, nedensellik ve siyaset felsefesi üzerine derin eserler verdiler. İbn Rüşd'ün Aristoteles yorumları, Batı Skolastiği'ni derinden etkiledi.
Orta Çağ felsefesi, bir "karanlık dönem" değil, aksine antikite ile rönesans arasında köprü kuran, sistematik düşüncenin ve eleştirel teolojinin geliştiği dinamik bir süreçtir. Din ve felsefenin yoğun bir diyalog içinde olduğu bu dönem, insan aklının en temel sorulara verdiği cevapların tarihsel bir kesitini sunar.