Osmanlı şehirleri, fiziksel ve sosyal olarak birbirini tamamlayan birimlerden oluşurdu. Şehrin kalbinde, yönetim binalarının, ana camilerin, çarşı ve bedestenin bulunduğu şehir merkezi (merkâz) yer alırdı. Bu merkezin etrafında ise, şehrin asıl yaşam alanları olan mahalleler bulunurdu.
Mahalle, sadece bir coğrafi bölge değil, aynı zamanda güçlü bir sosyal ve dini dayanışma birimiydi. Bir mahalleyi oluşturan temel unsurlar şunlardı:
Bir mahallenin en önemli yöneticisi imamdı. İmam, sadece dini lider değil, aynı zamanda mahallenin resmi temsilcisiydi. Görevleri arasında:
Ayrıca, mahallelinin seçtiği veya doğal olarak ortaya çıkan kethüda veya ihtiyar heyeti gibi kişiler de mahallenin işlerinin yürütülmesine yardımcı olurdu.
Şehrin merkezinde bulunan çarşı ve özellikle de değerli malların satıldığı kapalı bir pazar yeri olan bedesten, şehrin ekonomik kalbiydi. Çarşı içindeki dükkanlar, aynı meslek gruplarının bir arada bulunduğu sık adı verilen sokaklarda toplanmıştı (örneğin, Bakırcılar Sokağı, Kuyumcular Sokağı). Bu düzenleme, rekabeti ve kalite kontrolünü kolaylaştırırdı. Esnaf, kendi içinde sıkı denetim yapan lonca teşkilatlarına bağlı olarak çalışırdı.
Osmanlı şehirleşmesi ve mahalle yapısı, fiziksel planlamanın ötesinde, güçlü bir sosyal dayanışma, dini hoşgörü ve kendine özgü bir yönetim anlayışı üzerine kuruluydu. Mahalle, hem bireyin güvende hissettiği bir yuva, hem de devletin vatandaşıyla buluştuğu en küçük ve en etkili idari birimdi. Bu yapı, Osmanlı şehrine karakterini veren en önemli unsurlardan biriydi.