Eğitim dünyasında Montessori ve Waldorf gibi isimler sıkça duyulur. Ancak, İtalya'nın küçük bir kasabasından çıkıp tüm dünyaya yayılan, çocuğa bakış açımızı kökten değiştiren bir yaklaşım daha var: Reggio Emilia Yaklaşımı. Bu yaklaşım, çocuğu "güçlü, yetenekli ve meraklı" bir birey olarak görür ve eğitimi bir "proje" olarak değil, bir "ilişkiler ağı" olarak tanımlar.
Reggio Emilia, İtalya'nın kuzeyinde bir şehirdir. II. Dünya Savaşı'nın yıkımından sonra, 1940'ların sonunda, ebeveynler ve eğitimci Loris Malaguzzi önderliğinde, yeni ve farklı bir okul hayali kuruldu. Amaç, faşist eğitim anlayışının tam zıttı, özgürlükçü, dayanışmacı ve demokratik bir okul yaratmaktı. Bu hayal, zamanla dünyanın en saygın erken çocukluk eğitim modellerinden birine dönüştü.
Bu yaklaşımı anlamak için aşağıdaki temel prensipleri bilmek gerekir:
Malaguzzi'nin meşhur şiirinden gelen bu metafor, çocuğun kendini ifade etmek için yüzlerce yolu olduğunu söyler. Çizim, heykel, drama, müzik, hareket... Hepsi birer "dil"dir. Okulun görevi, bu dillerin hepsini duymak, teşvik etmek ve beslemektir.
Reggio okullarında çevre pasif değil, aktif bir öğretmendir.
Müfredat önceden katı bir şekilde belirlenmez. Çocukların ilgi ve sorularından (provokasyonlar) yola çıkılarak, haftalar hatta aylar süren derinlemesine projeler geliştirilir. Öğretmen, bilgi veren değil, birlikte araştıran, soru soran ve keşfeden bir rehberdir.
Eğitim, çocuk, öğretmen ve aile arasındaki sürekli bir diyalog ve işbirliğidir. Aileler okulun "vazgeçilmez ortakları" olarak görülür ve sürece aktif katılımları beklenir.
Reggio Emilia, bir "marka" ya da telifli bir sistem değildir. Bir felsefedir. Dünyanın dört bir yanındaki okullar, bu ilkeleri kendi kültürel bağlamlarına uyarlayarak uygular. Türkiye'de de son yıllarda, özellikle özel okul öncesi kurumlarında, "Reggio ilhamlı" sınıflar ve projeler giderek yaygınlaşmaktadır.
Reggio Emilia Yaklaşımı, çocuğa saygı, güzellik, ilişki ve demokrasi üzerine kurulu bir eğitim vizyonudur. "Çocuklar nasıl öğrenir?" sorusuna verdiği yanıt, onları merkeze alan, onların potansiyeline inanan ve bu potansiyeli ortaya çıkarmak için zengin bir ortam sunan bir cevaptır. Sadece bir eğitim metodu değil, çocuğa ve insana dair derin bir düşünme biçimidir.