Daniel Defoe'nun 1719 yılında yayımlanan Robinson Crusoe eseri, sadece edebiyat tarihinin değil, aynı zamanda batı kültürünün kolektif hayal gücünün kilometre taşlarından biridir. "Gerçek bir hikâyenin anlatısı" alt başlığıyla yayımlanan bu roman, hem bir macera hikâyesi hem de insanın doğa, inanç ve medeniyetle ilişkisine dair derin bir alegori olarak okunagelmiştir.
Roman, İngiltere'de rahat bir hayatı reddedip denizlere açılan genç Robinson Crusoe'nun, bir gemi kazası sonucu ıssız bir adaya düşmesini ve burada 28 yıl boyunca tek başına hayatta kalma mücadelesini konu alır. Crusoe, adada karşılaştığı yerli bir insan olan Cuma ile kurduğu ilişki, kurtuluşu ve nihayetinde İngiltere'ye dönüşüyle hikâye sona erer.
Roman, Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle, insanın aklı ve çalışkanlığıyla doğaya hükmedebileceği fikrini somutlaştırır. Crusoe'nun adada tarım yapması, barınak inşa etmesi, eşya üretmesi, Protestan iş ahlakının ve bireyciliğin zaferi olarak sunulur.
Crusoe'nun hikâyesi aynı zamanda bir tinsel yolculuktur. Ada, onun için bir ceza ve arınma mekânıdır. Başlangıçta isyankar olan karakter, zamanla içsel bir dönüşüm geçirir ve günahlarından arınarak dindar bir Hristiyan'a dönüşür. Bu süreç, roman boyunca günlükleri aracılığıyla okura aktarılır.
Modern eleştirmenler, romanı sıklıkla sömürgeci zihniyetin bir tezahürü olarak okur. Crusoe'nun adayı "sahiplenmesi", Cuma'ya İngilizce öğretip onu Hristiyanlaştırması ve ona "efendim" dedirtmesi, batının "uygarlaştırma misyonunun" edebî bir yansımasıdır. Cuma, sessiz ve itaatkâr "asal vahşi" stereotipini temsil eder.
Roman, günümüz okuru için tartışmalı unsurlar da barındırır. Crusoe'nun köle ticareti yapması, beyaz Avrupalı erkeği evrensel insan modeli olarak sunması ve sömürgeci tavrı, postkolonyal eleştirinin önemli inceleme alanlarıdır. Eser, hem yazıldığı dönemin değerlerini yansıtan bir ayna hem de bu değerlerin sorgulandığı bir metin olarak çift katmanlı okumalara açıktır.
Robinson Crusoe, sürükleyici bir macera perdesinin ardında, insanlık durumu, medeniyet, yalnızlık ve irade üzerine derin sorular sorar. Edebiyat tarihine ilgi duyanlar için vazgeçilmez bir klasik olmasının yanı sıra, batı kültürünün ve modern dünyanın inşasını anlamak isteyenler için de kritik bir metindir. Her okuma, adadan farklı bir hazineyle dönmeyi vaat eder.
Not: Roman, Alexander Selkirk adlı gerçek bir denizcinin hikâyesinden esinlenmiştir.