Rönesans, yani "Yeniden Doşuş", Batı tarihinin en dönüştürücü entelektüel ve kültürel hareketlerinden biridir. Bu büyük uyanış, genel kanının aksine Avrupa'nın her yerinde aynı anda başlamadı. Onun doğum yeri, adeta tarihin bir armağanı olarak, İtalya Yarımadası oldu. Peki, modern dünyanın temellerinin atıldığı bu büyük değişim neden ve nasıl İtalya'da filizlendi?
Rönesans'ın başlangıç noktası olarak Floransa şehri öne çıkar. 15. yüzyılda (Quattrocento), Medici ailesinin finansal gücü, siyasi himayesi ve sanata olan tutkusu, şehri bir kültür ve sanat laboratuvarına dönüştürdü. Burada, insanı merkeze alan (hümanist) bir düşünce sistemi, antik Yunan ve Roma metinlerine yeniden dönüşle birleşerek yeni bir dünya görüşünün temelini attı.
Rönesans, İtalya'da başladı ve yaklaşık 150 yıl boyunca burada olgunlaştı. Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raphael, Donatello gibi sanat dehaları; Machiavelli gibi siyaset düşünürleri; Petrarca ve Boccaccio gibi hümanist yazarlar, bu topraklarda eserler verdiler. 16. yüzyıla gelindiğinde, matbaanın da etkisiyle Rönesans'ın fikirleri Alpler'i aştı ve Kuzey Rönesansı olarak Fransa, Almanya, İngiltere ve Hollanda'ya yayıldı.
Rönesans'ın İtalya'da başlaması bir tesadüf değil, tarihsel, ekonomik ve coğrafi koşulların birleşmesiyle oluşan bir mükemmel fırtınaydı. Antik mirasın üzerine inşa edilen şehirler, onu yeniden keşfetmek için gerekli finansal kaynaklara ve entelektüel meraka sahipti. Bu nedenle, bugün "Rönesans" denildiğinde akla gelen ikonik eserlerin, düşüncelerin ve mimarinin çoğu, bu yeniden doğuşun beşiği olan İtalya'nın şehirlerinden dünyaya armağan edilmiştir.