Edebiyatın zarif ve özlü biçimlerinden biri olan rubai, dört dizeden oluşan ve kendine has bir ahenge sahip bir nazım şeklidir. Özellikle İran ve Türk edebiyatında felsefi, tasavvufi ve dünyevi konuları işlemek için kullanılmıştır. Bu yazıda, bu kadim şiir türünün özelliklerini ve onu ölümsüzleştiren şairleri keşfedeceğiz.
Rubai, diğer nazım biçimlerinden belirgin şekilde ayrılır. İşte onu benzersiz kılan başlıca özellikler:
Rubai, İran (Fars) edebiyatında doğmuş ve buradan Arap, Türk ve Urdu edebiyatlarına yayılmıştır. Özellikle 11. yüzyıldan itibaren büyük bir gelişim göstermiştir. Türk edebiyatında ise Divan Edebiyatı döneminde benimsenmiş ve klasik şairlerimiz tarafından sıklıkla kullanılmıştır.
Bu tür, dünya edebiyatına damga vurmuş birkaç isim sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır.
Rubai denilince akla gelen ilk isimdir. Fars şair, matematikçi ve astronom Hayyam, rubailerinde ölüm, yaşamın anlamı, tanrı, kader ve şarap gibi temaları cesur ve sorgulayıcı bir dille işlemiştir. Dünyevi zevkleri yüceltmesi ve geleneksel dini yorumlara meydan okumasıyla tanınır. Dörtlükleri, Edward Fitzgerald'ın 19. yüzyıldaki İngilizce çevirileriyle tüm dünyada ün kazanmıştır.
Örnek tema: "Dün geçti, yarın henüz yok. Bugünü yaşa, çünkü elde sadece o var."
Divan şairlerimiz rubaiyi ustalıkla kullanmıştır. Bazı önemli temsilciler:
20. yüzyılda, Yahya Kemal Beyatlı ve Arif Nihat Asya gibi şairler, rubai formunu modern Türk şiirine başarıyla taşımış, milli ve manevi duyguları bu geleneksel kalıpla ifade etmişlerdir.
Rubai, dörtlüklerle yazılan tuyuğ ve mani ile karıştırılabilir. Ancak tuyuğ Türk edebiyatına özgüdür ve farklı bir aruz kalıbı kullanır. Mani ise hece ölçüsüyle yazılır ve halk edebiyatına aittir; daha çok sevda ve günlük hayat konularını işler.
Rubai, az sözle çok şey anlatma sanatının şiirdeki en güzel örneklerinden biridir. Sınırlı bir forma sığdırılan derin felsefi ve duygusal içerik, onu yüzyıllar boyunca okunur ve sevilir kılmıştır. Ömer Hayyam'ın evrensel sorgulamalarından, Divan şairlerimizin incelikli söyleyişlerine kadar, rubai insanlığın ortak duygu ve düşünce hazinesine katkıda bulunmaya devam etmektedir.