Osmanlı tarihinin en güçlü ve çarpıcı karakterlerinden biri olan Yavuz Sultan Selim, yalnızca bir devlet adamı ve komutan değil, aynı zamanda derin bir kültür ve sanat insanıydı. Onun bu hassas yönünün en önemli kanıtı, edebiyat dünyasında kullandığı mahlastır: Selimî.
Mahlas, özellikle divan edebiyatında şairlerin şiirlerinde kullandıkları takma addır. Şair, mahlasını genellikle şiirlerinin son beyitinde (mahlas beyti) kullanarak kimliğini açıklar. Bu bir gelenek ve sanatçının şiir dünyasındaki kimliğidir.
Yavuz Sultan Selim, sert mizacı ve kararlı siyasi duruşunun aksine, ince ruhlu bir şairdi. Farsça'ya olan hâkimiyeti ve edebi zevki oldukça yüksekti. Şiirlerinde, özellikle de Farsça divanında, "Selimî" mahlasını kullandı. Bu mahlas, onun asıl adı olan "Selim"den türetilmiştir.
Bir padişahın, hem de Yavuz Sultan Selim gibi dünya tarihine yön vermiş bir askeri dehanın, aynı zamanda hassas bir şair olması, Osmanlı padişahlarının ne denli çok yönlü yetiştirildiğinin bir göstergesidir. Bu durum, devlet yönetimi ile sanat ve kültürün Osmanlı'da iç içe geçtiğinin de bir kanıtıdır. "Selimî" mahlası, onun tahtındaki "Yavuz" kimliğinin yanında, kalemindeki "ince" ve "duyarlı" kimliğini temsil eder.
Özetle, "Selimî" mahlası, Osmanlı İmparatorluğu'nun 9. padişahı Yavuz Sultan Selim'e aittir. Bu mahlas, onun savaş meydanlarındaki celalli duruşunun ardındaki sanatçı ruhunu anlamak için kıymetli bir anahtardır. Tarih kitaplarında genellikle "Yavuz" sıfatıyla anılan bu büyük hükümdar, edebiyat tarihinde ise "Selimî" olarak anılır ve saygı görür.