Servet-i Fünun dergisi etrafında 1896-1901 yılları arasında toplanan ve “Edebiyat-ı Cedide” (Yeni Edebiyat) olarak anılan topluluk, Türk edebiyatında gerçek anlamda Batılı bir atılımın temsilcisidir. Tanzimat’ın getirdiği yenilikleri daha derinlemesine benimseyen bu grup, şiirde ve düzyazıda yepyeni bir dil, üslup ve estetik anlayışı getirmiştir. “Sanat için sanat” ilkesini benimseyen bu dönemin en parlak yıldızları ise şüphesiz Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin ve Halit Ziya Uşaklıgil'dir. Gelin, bu üç önemli ismi yakından tanıyalım.
Servet-i Fünun şiirinin ve dergisinin en güçlü kalemi. İlk dönemlerinde bireysel, karamsar, kapalı bir şiir anlayışı benimsemişken, topluluğun dağılmasından sonra toplumsal konulara yönelmiştir. “Sanat şahsi ve muhteremdir” sözü onundur. Şiirde nazmı nesre yaklaştırmış, beyit bütünlüğünü kırmış, dizeyi anlamın bir parçası haline getirmiştir. Parnasizm’den etkilenmiştir.
Servet-i Fünun’un bir diğer önemli şairi ve tıp eğitimi almış bir doktordur. Şiirlerinde Parnasizm ve Sembolizm akımlarının etkisi belirgindir. Musiki ve renk unsurlarına büyük önem verir. Ağır, süslü, özgün tamlamalarla (örneğin: “lerzan” titreyen, “nahl-i muallak” asılı hurma ağacı) dolu bir dili vardır. Şiir dışında gezi yazısı, makale ve tiyatro türlerinde de eserler vermiştir. Nükte ve zekâ dolu bir üslubu vardır.
Servet-i Fünun döneminin ve Türk edebiyatının en büyük romancısı kabul edilir. Roman ve hikâyede Batılı anlamda ilk yetkin örnekleri vermiştir. Roman tekniği çok güçlüdür; karakter tahlilleri derin, çevre betimlemeleri başarılıdır. Eserlerinde realizm ve natüralizm akımlarının etkisi görülür. Dilinin ağır olması, eserlerinin sonradan sadeleştirilmesini gerektirmiştir. “Mai ve Siyah” romanı, Servet-i Fünun kuşağının adeta manifestosudur.
Servet-i Fünun, kısa ömrüne rağmen Türk edebiyatına damga vurmuş bir dönemdir. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin ve Halit Ziya Uşaklıgil, bu dönemin estetik anlayışını, dil ve üslup arayışlarını en üst seviyede temsil eden isimler olarak edebiyat tarihimizdeki seçkin yerlerini almışlardır. Getirdikleri yenilikler, kendilerinden sonra gelen Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarını da derinden etkilemiştir.