Paulo Coelho'nun 1988'de yayımlanan ve dünyayı etkisi altına alan romanı Simyacı, basit bir macera hikâyesinden çok daha fazlasıdır. Roman, her okurun kendi hayatına dokunan, "Kişisel Menkıbe" (Personal Legend) kavramını merkezine alan evrensel ve felsefi bir arayışın hikâyesidir.
Genç çoban Santiago, İspanya'dan Mısır piramitlerine uzanan bir yolculuğa çıkar. Amacı, rüyasında gördüğü ve bir hazineyi bulacağını söyleyen tekrarlayan bir düşün peşinden gitmektir. Bu fiziksel yolculuk, aynı zamanda derin bir içsel keşfe dönüşür. Yolda karşılaştığı Kral Melkisedek, Fatima, İngiliz simyacı ve çöl gibi rehberler ve semboller, onun kaderini anlamasına yardım eder.
Romanın kalbinde yatan bu kavram, kişinin dünyaya gelme amacını, tutkusunu ve ruhundaki çağrıyı ifade eder. Coelho'ya göre, Kişisel Menkıbe'yi gerçekleştirmenin önündeki en büyük engel korkudur. Roman şu mesajı verir: "Kalbinin sesini dinle, işaretleri oku ve menkıbenin peşinden git."
Santiago, "Evrenin Dili"ni öğrenir. Bu dil, doğanın, rüyaların, tesadüflerin (ya da synchronictiesin) ve kalbin attığı her yerde saklı olan ortak bir ruhtur. Roman, dünyanın arzularımızı gerçekleştirmemiz için bize sürekli işaretler gönderdiği inancını işler.
Simya, kurşunu altına çevirme çabasıdır. Romanda bu, ruhun arınması ve dönüşümünün bir metaforudur. Gerçek hazine maddi altın değil, yolculuk sırasında kazanılan bilgelik, özgüven ve kişinin kendi içindeki değeri keşfetmesidir.
Fatima, Santiago'nun çölde tanıştığı sevdiği kadındır. Onun varlığı, aşkın kişisel menkıbeye bir engel değil, tamamlayıcı bir güç olduğunu gösterir. Gerçek aşk, sevdiğinin rüyalarının peşinden gitmesine izin vermek ve onu özgür bırakmaktır.
Simyacı'nın belki de en unutulmaz dersi, aradığımız hazinenin çoğu zaman en baştan beri içimizde veya bize en yakın yerde olduğudur. Ancak bu hazineye ulaşmak için çıkılan yolculuğun kendisi vazgeçilmezdir. Santiago, piramitlere ulaştığında hazinenin aslında İspanya'da, yolculuğuna başladığı kilisenin dibinde olduğunu öğrenir. Bu, şu anlama gelir: Gerçek dönüşüm ve hazine, menkıbenin peşinden giderken geçirdiğimiz değişimdir.
Paulo Coelho, bu modern menkıbeyle, okuyuculara şu soruyu sordurur: "Sen kendi Kişisel Menkıbeni yaşıyor musun?" Cevap herkesin kendi yolculuğunda saklıdır.